Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından organize edilen I. Ulusal Matematik Eğitimi Kongresi bugün (3 Temmuz 2009) başladı. Prof. Dr. Yunus Kishalı, Doç. Dr. Ahmet Küçük, Öğretim Görevlisi Barış Demir'in destekleri ve fakülte öğrencileri Tuğba Baran, Levent Erturan, Aykut Cemil Yalçın, Niyazi Sezer, Zeynep Uylur, Fazıl Ahmet İnanöz'ün çalışmaları sonunda hazırlanan kongre 3 gün boyunca devam etti. Prof. Dr. Servettin Bilir konferans salonunda gerçekleştirilen açılış törenine Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Sevim Gökalp, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Kishalı, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun, Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet Küçük, öğretim üye ve elemanları ile öğrenciler katıldı. 12 Üniversiteden 23'ü bildiri ve 3'ü çağrılı olmak üzere, toplam 55 katılımcının yer aldığı kongrede Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun "Sıra Dışı Problemler, Öğrenme Kuramları İçindeki Yeri ve Önemi", Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyelerinde Yrd. Doç. Dr. İsmet Şahin "Alternatif Okullar: Demokratik Değerler Okulu", Yrd. Doç. Dr. Zeynel Kablan "İlköğretimde Matematik Öğretim Programında Vurgulanan Yeni Öğrenme Yaklaşımları" konulu konuşmalar yer aldı. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören, açılış konuşmaları ile devam etti. İlk konuşmacı olarak söz alan Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ahmet Küçük konuşmasında kongrenin amaçlarından bahsederek kongre konuları belirtti. Türkiye'deki lisans ve lisansüstü öğrencilerini bir araya getirmiş olmaktan ve kongreye destek vermekten onur duyduğunu ifade eden Doç. Dr. Küçük matematiğin insan hayatındaki önemine değindi ve Atatürk'ün konu ile ilgili sözlerine yer verdi. Doç. Dr. Küçük "Matematik yol göstericidir, herkes için gereklidir diyerek gündelik hayatın hemen her alanında bu bilim dalına duyulan ihtiyacı hatırlattı.
"Atatürk'e çok şey borçluyuz" Doç. Dr. Küçük'ün konuşmasının ardından söz alan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Kishalı da pek çok alanda olduğu gibi bilimsel terimlerin dilimize uygun hale gelmesinde de Atatürk'e çok şey borçlu olduğumuzu ifade etti. Prof. Dr. Kishalı "Atatürk'e çok şey borçluyuz, O'nun geometri alanında bir kitabı var ve buradaki terimler Türkçeleştirilmiştir. Pek çoğumuz hala bu değerli katkıyı bilmeyebiliriz ama O hemen her alanda olduğu gibi bu konuda da bize yol göstericidir. Bugün Türkiye'de matematik dili eğer anlayabileceği bir şekilde eğitim sistemimizde yer alıyorsa bunu Atatürk'e borçluyuz" dedi. Prof. Dr. Kishalı kongreye destek veren herkese teşekkür ederek, kendisinde de büyük merak uyandıran matematik ile ilgili birkaç soru ile öğrencileri baş başa bıraktı. Prof. Dr. Kishalı'nın konuşmasının ardında söz alan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Sevim Gökalp ise konuşmasına Eğitim Fakültesi'nin öneminden bahsederek başladı. Prof. Dr. Gökalp yine eğitim fakültelerinin ülke genelindeki önemine vurgu yaparak konuşmasını devam ettirdi. Prof. Dr. Gökalp "Geleceğimiz sizlerin ellerinizde, bunun sorumluluğu ve değeri tartışılmaz. Sizler elinizdekine nasıl şekil verirseniz öyle kalacak ve gelecek sizlerin ellerinizde şekillenecek. Atatürk'ün de eğitim alanındaki hizmetleri ve bizlere sunduğu kazanımlar oldukça büyük ve değerlidir. Şimdi sıra sizlerde ve nasıl bir ülke hayal ediyorsanız öyle bir nesil yetiştirebilirsiniz" dedi.
"Kocaeli Üniversitesi sizin ikinci yuvanız" Kocaeli Üniversitesi hakkında kısaca bilgiler aktaran Prof. Dr. Gökalp ayrıca katılım gösteren öğrencilere "Kocaeli Üniversitesi sizin ikinci yuvanız, istediğiniz zaman burası sizlere açık. Verimli bir kongre olmasını umuyorum. Burada grup çalışması ve disiplinini, bilimsel çalışma etik ve ilkelerine dair pek çok şeyi, tartışma adabını öğreneceksiniz" dedi. Prof. Dr. Gökalp konuşmasını destek veren kurum ve kişilere teşekkür ederek bitirdi.
Sıra Dışı Problemler, Öğrenme Kuramları İçindeki Yeri ve Önemi Tören açılış konuşmalarının ardından verilen mini bir kokteylin ardından Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun'un konuşması ile devam etti. Prof. Dr. Altun konuşmasında genel olarak eğitim kavramının kendisinde uyandırdığı anlamlara değinerek başladı. Klasik olarak pek çoğumuzun hemen her alanda kullandığımız "eğitim şart" sloganının kendisini hüzünlendirdiğini, çünkü bu sloganın aynı zamanda verilen eğitimin yetersizliğine önemli bir işaret olduğunu ifade eden Prof. Dr. Altun eğitiminde ne olması gerektiği üzerinde durdu. Prof. Dr. Altun "Hemen tüm disiplinler için söyleyebilirim ki temel sorun sorgulama, eleştirme yeteneğinin az olmasıdır. Bu bilgi neden gerekli, neden böyle çözüme ulaşıyoruz, başka yolları var mıdır, acaba sorunun ardında öğrenilmek istenen nedir vb. pek çok soruyu hemen her alanda sormamız, kısacası düşünmemiz gerekiyor. Aksi durumda ne aradığımızı bilemezsek ne bulduğumuzun da kıymeti olmaz" dedi. Prof. Dr. Altun konuşmasında interaktif bir yöntem seçerek sık sık öğrencilere düşüncelerini sordu ve onların da konuşmaya aktif olarak katılmalarını sağladı. Güncel örneklerden, gündelik hayat pratiklerden oluşan sunumu boyunca Prof. Dr. Altun öğrencilerin hemen her konu başlığını sorgulamalarını ve düşünme yeteneğini geliştirmelerini istedi ve bu yönde konuşmasını devam ettirdi. Kongrenin ilk günü oturumun ardından şehir turu ve akşam yemeğinin ardından Prof. Dr. Baki Komsuoğlu Kültür ve Kongre Merkezi'nde sosyal etkinlikler yapıldı. I. Ulusal Matematik Öğrenci Kongresi 5 Temmuz Pazar günü sona erdi.
Kishalı
Küçük
Altun
Gökalp
I. Hereke Arama Konferansı Tamamlandı
Kocaeli Üniversitesi Asım Kocabıyık Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen I. Hereke Arama Konferansı 6 Temmuz Pazartesi günü yapıldı. Oldukça önemli konuşmaların ve önerilerin yer aldığı konferansa Hereke'ye katkı sunabilecek farklı kesimlerden üst düzeyde temsilciler katıldı. Arama konferansına Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Kocaeli Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eğitim Şube Müdürü Yener Altuntaş, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Yusuf Çağlar, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Reşat Başar, Asım Kocabıyık Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Muzaffer Zeren, İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan Zamburkan, Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan, Hereke Halı ve İpekli Dokuma Fabrikası Müdürü Naci Kalay, Türk Patent Enstitüsü Marka Uzmanı Gonca Ilıcalı, Hereke Halıcılar Derneği Başkanı Erhan Ör, TURSAB Genel Sekreteri Gülnur Özalp ve Sibel Örönç, Nuh Çimento Eğitim ve Sağlık Vakfı Başkan Yardımcısı Özer Yurtbilir, Özipek Halıcılık Sahibi Mehmet Sarımermer, öğretim üyeleri ve konuya ilgi duyan iş alanındaki yetkililer katıldı. Moderatör olarak konferansta yer alan Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu toplantının genel amaçlarından bahsetti ve Hereke'nin Kocaeli Üniversitesi açısından önemine değindi.
"Hereke ile gönül bağımız var" Prof. Dr. Komsuoğlu konuşmasında 1999 Depremi sonrasında özellikle Uzunyol ve Kocabıyık ailelerinin destekleriyle hasar gören binalarının onarıldığını ve Hereke'de eğitime devam edildiğini ifade ederek "Hereke ile gönül bağımız var, burayı öğrendikçe daha çok bağlandık" dedi. Prof. Dr. Komsuoğlu Hereke Kalesi, Fabrika-i Humayun, Kaiser Wilhelm Köşkü, Sümerbank Fabrikası, Kocaeli Üniversitesi Yerleşkesi, Tekstil ve Halı Eğitimi gibi başlıklar altında Hereke'nin varolan özelliklerini aktarırken yapılması gerekenlere de kısaca değindi.
"Kırılan Her Masura Milli Servet Kaybıdır" Prof. Dr. Komsuoğlu konuşmasında fabrika ziyareti sırasında gözüne takılan tabelada yer alan "Kırılan Her Masura Milli Servet Kaybıdır" sözüne değinerek aslında bu çalışmanın da ana fikrinin bu ifadede yer aldığını belirtti. Prof. Dr. Komsuoğlu "Bizler de bu ifadeyi kendimize slogan olarak kabul edip, Hereke için yapılabilirlikleri masaya yatırmalı ve Hereke'nin hak ettiği değeri bulmasını sağlamalıyız" dedi. Prof. Dr. Komsuoğlu'nun konuşmasının ardından söz alan Körfez Belediye Başkanı Yunus Pehlivan ise "Hereke halısını dünya markası haline getirme amacımız var" diyerek bölgenin tarihi özelliklerinde de bu amaçlar için oldukça uygun olduğunu ifade etti. Tarihi ve kültürel mirası bakımından Hereke'nin avantajlı olduğunu belirtilen Pehlivan belediye olarak gereken çabayı sarfedeceklerini söyledi.
"Tarih koridorunda üzerimize düşeni yapacağız" Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da konuşmasında Hereke'nin sahip olduğu özelliklerden bahsetti. Tarihi, kültürü, doğal güzellikleri ve sanayinin ana merkezlerinden birisi olmuş olan Hereke için kaybedilenlere değil sahip olunanlara bakılarak ilerleme sağlanacağını kaydeden Karaosmanoğlu "Varolana sahip çıkmak bizim işimiz olmalı. Böylece sayılan özellikleri ile Hereke avantajını yaşayarak tekrar marka olabilir. Tarih koridorunda üzerimize düşeni yapacağız" dedi.
"Hereke gizli bir hazinedir" Kocaeli Belediye Başkanı Karaosmanoğlu'nun konuşmasının ardından konuşmacı olarak yer alan Kocaeli Milletvekili Fikri Işık "Hereke gizli bir hazinedir" sözleriyle konuşmasına başladı. Kocaeli Milletvekili Işık konuşmasında Hereke için yapılabilecekleri organize ederek iyi bir konsept oluşturulması gerektiğini ifade etti. Işık "içine alınması gereken her şeyi alıp, olmaması gereken her şeyi dışarıda bırakacak bir konsept olmalı Hereke konsepti, bugün burada yer alan herkes öz ve değerli insanlar ve herkesin üzerine düşeni yapacağını biliyorum. Bu konuda belki bu konferansın ikincisine ihtiyaç duyacağız ama ben şimdilik buna destek veren herkese teşekkür ediyorum" dedi. Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın konuşmasının ardından söz alan Kocaeli Valisi Gökhan Sözer de tarihi, coğrafi konumu ve ürünü açısından avantajlı olan Hereke'de birinci önceliğin kaybolmaya yüz tutan ürünü korumak olduğunu söyledi. Sözer "İpek dokumasının önemli bir yer tuttuğu Hereke'de yapılan bu çalışmanın olumlu sonuçlar getireceğini umuyorum" diyerek çalışmaya katkı sağlayanlara teşekkür etti. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Yener Altuntaş, İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan Zamburkan da Hereke halıları üzerine görüşlerini belirtti ve bunun Hereke'ye sağlayacağı faydalarından bahsetti. Türk Patent Enstitüsü'nden Marka Uzmanı Gonca Ilıcalı da bir ürünün marka olabilmesi için gerekli şartların neler olduğu üzerinde durarak çalışmaya katkı sağladı. Ilıcalı'nın konuşmasının ardından Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Reşat Başar da söz alarak bölgenin eğitim kapasitesi ve bu kapasitenin getireceği avantajların Hereke açısından önemine değindi. Prof. Dr. Başar "18 bin nüfuslu Hereke'de 5000 öğrenci yer alıyor ve bunun bir kısmı da sanatsal etkinlikler yapmak üzere her yıl Güzel Sanatlar Fakültesi'ne geliyor. Bu bölgenin tanıtımı ve sosyokültürel açıdan zenginleşmesinde çok önemli bir veridir. Tiyatro, resim, müzik vb. birçok alanda hizmet veren bir okulun yer aldığı Hereke'de sinema salonları, konser alanları yapılarak burasının kültür sanat merkezi olarak da zenginleştirilmesi gerekiyor" dedi.
"Eldeki potansiyelin farkında olarak hareket etmeliyiz" Prof. Dr. Başar konuşmasını eğitim anlamında yapılanların bölgeye sunduğu faydalar üzerinden sürdürürken "eldeki potansiyelin farkında olarak harekete etmeliyiz. Kültürel açıdan destekleyecek önemli bir okulumuzun yer aldığı Hereke'de ayrıca restorasyon bölümü kuruldu ve bu hem il hem de Hereke için çok önemli bir fırsattır" dedi. Prof. Dr. Başar'ın konuşmasının ardından Türkiye Seyahat ve Turizm Acentaları Birliği Genel Sekreteri Gülnur Özalp da turizm açısından Hereke'nin çok olumlu bir alanda yer aldığı, tarihi ve doğal güzellikleriyle avantajlı olan bölgede bazı eksiklerin giderilmesi ile çok iyi sonuçlar alınabileceğini vurguladı. Özalp seyahat acentelerini buraya yönlendirerek, tur programlarına Hereke'yi dahil edebileceklerini; Fabrika-i Humayun, Kaiser Wilhelm Köşkü gezileriyle birlikte doğal güzellikleriyle de bölge tanıtımına katkı sağlayabileceklerini söyledi.
"Görmezseniz bilmezsiniz ve bilmediğiniz yere de gitmezsiniz" Özalp konuşmasına tanıtım çalışmalarının öneminden bahsederek devam etti. Konuşmasına "Görmezseniz bilmezsiniz ve bilmediğiniz yere de gitmezsiniz" diyerek devam eden Özalp, Hereke'nin tüm güzellikleriyle görünür kılınması gerektiğini ifade etti. Özipek Halıcık sahibi Mehmet Sarımermer de konuşmasında pazarlama stratejilerine değindi ve ürünün pazarlanması aşamasında ne gibi sorunlarla karşılaşılabileceği üzerinde durdu. Hereke için özellikle halının ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Sarımermer konuşmasına bu alanda hizmet veren bir kurumun sahibi olarak edindiği tecrübeleri paylaşarak devam etti. Oldukça yararlı konuşmaların yapıldığı konferansta hemen her katılımcı görüşlerini belirterek, Hereke adına yapılabilirlikleri sorguladı. Kamu, özel sektör ve akademik alandaki yetkililerin bir araya gelerek Hereke'nin geleceğini konuştuğu toplantı Hereke Halı Fabrikası'nın ve Wilhelm Kaiser Köşk'ünün gezilmesi ve ardından Hereke Sosyal Tesileri'nde verilen kokteyl ile sona erdi.
Komsuoğlu
Işık
Karaosmanoğlu
Pehlivan
Altuntaş
Zamburkan
Ilıcalı
Sarımermer
Kalay
Ör
Sözer
Örönç
Özalp
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün Kocaeli Üniversitesi'ni Ziyaret Etti
Sanayi ve Ticaret Bakanı, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün Kocaeli Üniversitesi'ni ziyaret ederek Senato Toplantısı'na katıldı ve Kocaeli Üniversitesi Teknopark'ını gezerek buradaki çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Kocaeli Üniversitesi ziyaretinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'e Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu eşlik etti. Kocaeli Üniversitesi Senato Toplantısı'na katılan Bakan Nihat Ergün, üniversite-sanayi işbirliğinin gerekliliği konusuna değinerek, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın çalışmalarını anlattı. Senato Toplantısının ardından Yeniköy'de bulunan Kocaeli Üniversitesi Teknoparkı'nı gezen Bakan Nihat Ergün burada yapılan Ar-Ge çalışmalarını yerinde görerek yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Üniversite-sanayi işbirliğini her fırsatta dile getiren Bakan Nihat Ergün, "Yeni teknolojik gelişmeleri ülkemize kazandırmak, ülkemizin rekabet gücünü artıracak çalışmaları teknoparklarda teşvik etmek amacıyla bu ziyareti gerçekleştirdik. Çalışmaları yerinde gördük. Valimiz, Rektörümüz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, hep beraber Kocaeli'de üniversite ile sanayinin daha yakın işbirliğini ortaya çıkarmak için çaba harcıyor. Yeni teknolojileri geliştirmek ve bunları ürüne, üretim biçimine dönüştürerek ülkemizin rekabet gücünü artıracak çalışmalara hız vermek istiyoruz" dedi.
İznik'te Diyabet Şenliği
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı ile Türkiye Diyabet Vakfı tarafından, diyabetli çocukların eğitimi amacıyla düzenlenen "Diyabetle Güzel Yaşam Yaz Kampı" İznik'te başladı.
19 Temmuz'da İznik'te başlayan ve 26 Temmuz 2009 tarihine kadar sürecek olan 14. Diyabetli Çocuklar Kampına Kocaeli, İstanbul, Adapazarı, Afyon, Kahramanmaraş, Bursa, İskenderun, Giresun ve Ankara'dan 80 diyabetli çocuk ve genç katılıyor. Prof. Dr. Şükrü Hatun başkanlığında birisi çocuk ruh sağlığı uzmanı 10 doktor, 3 diyetisyen, 3 hemşire, 5 tıp fakültesi öğrencisi ve 2 beslenme yüksek okulu öğrencisi ile 5 aktivite görevlisinden oluşan kamp ekibi 24 saat boyunca diyabetli çocuklarla yaşıyorlar. Kampta yaşam sabah 7.30 kan şekerlerinin ölçümü ve insülin enjeksiyonlarının yapılması ile başlıyor ve günde 2 saat diyabet eğitimi, spor, yüzme, eğlence, çeşitli oyunlarla coşkulu bir şekilde sürüyor. Prof. Dr. Şükrü Hatun kampın en önemli amacının diyabetli çocuklara kendi kendine bakım becerisi kazandırmak ve yaşam güçlerini desteklemek olduğunu belirterek, kamp çalışmaları sırasında deneyimli diyabetliler, çocuklar ve kamp ekibi arasında güçlü etkileşimler gerçekleştiğini ve bu sayede çocukların yaşayarak, hissederek öğrendiklerini ifade etti.
Hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da Kocaeli Üniversitesi kapılarını aday öğrencilere açarak eğitim hizmetini yerine getiriyor. Kocaeli Üniversitesi öğretim üyeleri, 20 - 31 Temmuz (hafta sonları hariç) tarihlerinde üniversiteye girecek aday öğrencilere tercihlerinde yardımcı olmak üzere, 10.00-12.00 & 14.00-17.00 saatleri arasında 2 oturum şeklinde, Umuttepe Yerleşkesi Sosyal Tesisler'de hazır bulunarak veliler ve öğrenciler bilgilendirecekler. Oldukça büyük bir özveri ile önemli bir süreci geride bırakan aday öğrenciler merak ettikleri hemen her konuda en yetkili kişilerden bilgi alıyor ve girmek istedikleri bölümleri yerinde görme fırsatı yakalıyorlar. Meslek seçimi, bölümler ile ilgili bilgilerin aktarılacağı ve eğitim sürecinde edinilen deneyimlerin öğrencilerle paylaşılacağı etkinlik ile aday öğrencilerin daha doğru bir tercih yapmalarına yardımcı olmayı amaçlayan çalışmada aday öğrenci ve velileri ile yakından ilgileniyor.
Her fakültenin ve yüksekokulun bölüm bazında tanıtım yaptığı ve öğretim üyesi bulundurduğu Tanıtım Günleri'ne İstanbul ve çevre illerden öğrenci adayları ile velileri katılıyor. Öğrencilerle merak edilen tüm konularda bilgi alışverişinde bulunan öğretim üyelerinin yanında Üniversite yayınlarının yer aldığı, Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı'nca hazırlanan, bir bölüm de bu yıl etkinlik alanında yer aldı. Öğrenciler ve veliler Sosyal Tesis'lerde bilgi alırken ayrıca buradan da yayınları takip edebilmekte. Özellikle Mühendislikve Fen Edebiyat Fakültelerinin bölümlerine yoğun ilginin gösterildiği Tanıtım Günleri 31 Temmuz 2009 Cuma gününe kadar devam edecek. Tanıtım Günleri hakkında daha detaylı bilgi için http://bhi.kocaeli.edu.tr/tanitimgunleri.htm web adresi kullanılabilir. Aday öğrenciler açısından oldukça yararlı olacağı düşünülerek hazırlanan Tanıtım Günleri'ne katılmak isteyen tüm adaylar için Kocaeli Üniversitesi kapılarını sonuna kadar açık tutuyor.
İznik'te diyabetli çocuklar kampı..
Diyabet ya da halk arasında bilinen ismiyle şeker hastalığı, kan şekerinin sürekli yüksek olmasıyla kendini gösteren bir metabolik bozukluk. Diyabetin iki tipi var. Çocuklarda görülen diyabet, Tip 1 diyabet olarak biliniyor ve bu tür diyabette pankreastaki insülin üreten hücreler harap oluyor ve çocuklar yaşam boyu insüline bağımlı yaşamak zorunda kalıyorlar. İnsülin olmayınca besinlerle alınan şeker hücrelerin içine giremiyor, dolayısıyla enerji kaynağı olarak da kullanılamıyor. Çocuklar ya kendilerini bilmedikleri küçük yaşlarda ya da ergenlik döneminde diyabetle tanışıyorlar. Her iki durumda da önlerinde büyümek için uzun bir süre bulunuyor ve bu süreyi diyabetle birlikte yaşıyorlar. Aslında diyabetle birlikte büyüyorlar; diyabet büyümelerini, büyüme de diyabetlerini etkiliyor. Konuştuğum bütün çocuklar bu zorlu süreci diyabetleriyle arkadaş olarak, zaman zaman onu unutarak aştıklarını söylüyorlar. Bazıları diyabetini anlatırken "Sevgili arkadaşım" hitabıyla mektuplar yazıyor, bazıları ise diyabeti "..beni hiç terketmeyen en yakın dostum" diye niteliyor.
Prof. Dr. Şükrü Hatun Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi sukruhatun@gmail.com
Ülkemizde 15.000 civarında diyabetli çocuk yaşıyor. Biz , yani çocuklardaki diyabetle uğraşan bir grup doktor, beslenme uzmanı, hemşire, tıp öğrencisi 1997'den beri her yıl bir grup diyabetli çocukla İznik gölü kenarında toplanırız. Bu yıl da 19-26 temmuz tarihleri arasında 80 çocuk ve onlara bakmakla görevli 25 erişkin "Diyabetle Güzel Yaşam Yaz Kampında" birlikte bir hafta geçirdik. Amacımız pankreaslarının bir bölümü çalışmadığı için kan şekeri dengeleri "otomatik" olarak ayarlanamayan çocukları bir hafta süren kampta eğitmektir. Onlara diyabetle birlikte yaşamayı ve onunla baş etmeyi, kan şekerlerini izlemeyi ve iyileştirmeyi, kendi kendine tedaviyi, çeşitli durumlarda insülin dozlarını ayarlayabilmeyi, diyabet komplikasyonlarından korunmayı, sosyal yaşamda kendine güvenli ve katılımcı olmayı, yeni arkadaşlıklar kurmayı, neşeli ve rahat olmayı öğretmek için hep birlikte çalışırız. Kampa giderken arkadaşlarımız " iyi tatiller" diler ama kamptaki herkes çok çalışır ve iliklerine kadar yorulur. Ama bu insanı iyileştiren bir yorgunluktur; yani hemen herkes Kocaeli, İskenderun, Afyon, Amasya, İstanbul, Giresun, Bursa, Sakarya, Ankara, Kahramanmaraş'dan gelen çocuklarla ancak yaşayanların bilebileceği eşsiz bir sevgi, dayanışma, özveri, arkadaşlık, iyimserlik ve yaşama sevinci deneyimi yaşar. Hepimiz çocuklarla birlikte değişiriz; günler geçtikçe içimizdeki koyulaşmayı hissederiz ve içimizden yeni bir insan çıkarma duygusunu, daha çok insan olma halini yaşarız. Hepimiz bir yerlerde çalışırız, kimimiz çalışırken düşünürüz; yaşamın anlamını, çalışan kaslara eşlik eden duyguları, doğanın bir parçası olarak kendimizi, sevgiyi, iyiliği, özveriyi, ruhumuzdaki olan bitenleri, çocuklardan yayılan ışığı ve bir çok şeyi içimizde akan yaşam pınarının sesini duyarak düşünürüz. Bütün bunların dile getirilmesini de isteriz. Bunu istediğimiz için felsefe, şiir, sanat vardır. Ben de 1997'den beri İznik Gölü kenarında bir tür doğanın bizim için oluşturduğu " fanus" içinde bir hafta geçirirken oluşan duyguları, düşünceleri anlamaya ve anlatmaya uğraşırım. Yaşamayanlara biraz abartma gelebilir ama göl kenarında her yıl çocuklarla birlikte ürettiklerimizin üç uygarlığa başkent olmuş İznik'in tarih yolculuğuna bir katkı gibi düşünürüm. Bu yılki kampı tanımlayan duygu, dersaneden, kan şekeri ölçüm yerlerine; göl kenarında kurduğumuz açık hava diskosundan, hep beraber gün batımlarını seyrettiğimiz iskeleye kadar her yerde oksijen gibi içimize dolan, herkesi saran "çoşku" ve "arkadaşlık" idi. Bu duygular sayesinde Kahramanmaraş'ın bir köyünde ailesinin yaşam güçlükleri nedeniyle okula gidemeyen Naile'nin ve işitme engelli olmasına rağmen kampın neşesine katılan Afyonlu Rafet'in yüzlerindeki hepimizin gördüğü o koyu bulut yerini hepimizi mutlu eden gülümsemelere bıraktı. Onları uğurlarken birbirimize kampta harcanan emeğin tek başına bu gülümsemelere değeceğini fısıldadık. Bu yıl güneşle birlikte uyanan çocukların yüzlerine, İznik gölü ve gölü çevreleyen doğadan yansıyanlara bakarken, hepimizin belki çocuklar sayesinde doğaya karıştığımızı, yani doğadaki her şey gibi güneşten gelen ışığı yansıtan duru bedenlere/ruhlara dönüştüğümüzü, hepimizin yüzünde birlikte çoğalttığımız bu sevgi ışığının görüldüğünü düşündüm; bunu arkadaşlarıma ve çocuklara söyledim. Bu ışıktan öte aslında burada hepimizin "aşkla yaratılan güzellik" gibi, diyabetten bir güzellik yarattığımızı ve bunu başta çocuklar olmak üzere birbirimize armağan ettiğimizi düşündüm. Kampta çocuklar insülin, kan şekeri ölçme aletleri ve insülin kalemlerinin yanına bilgi, düşünme, irade ve emeği koyarak kendi yaşamları için diyabetten güzellik yaratıyorlardı ve belki hissettiklerimizin özünde bu coşku dolu öğrenme ile değişen çocuk ruhları vardı. Bu yıl kampa North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrin Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Süha Çalıkoğlu ve oğlu Levent Çalıkoğlu, üniversite sınavlarına hazırlanırken diyabet olan ve şimdi Marmara Üniversitesi'nde diyabet uzmanı olarak çalışan Doç.Dr. Oğuzhan Deyneli, lise öğrencileri Bengi ve Beril, Kadıköy Sanat Tiyatrosu'ndan Yüksel ve Esra da katıldı ve onlar da kampın coşkusundan etkilendiler. Çocuklar Dr. Çalıkoğlu'na diyabet tedavisindeki yenilikleri sordular ve kendilerinin de ABD'deki çocukların sahip olduğu imkanlara sahip olduğunu öğrendiler. Oğuzhan'ın kişiliğinde ise "usta bir diyabetli" yi ve sevecen bir ağabeyi tanıyarak güç kazandılar. Yüksel, Esra, Bengi ve Beril kamptaki eğlence düzeyini yükselterek hepimizi gönendirdiler. Sayılı günler biter ve 7 günün sonundaki sabah 120 kişi bir haftada yaşadıklarımızı değerlendirmek üzere toplanırız ve konuşmaya başlarız. Çocuklar kamp 1 hafta uzasın diye bağrışırlar toplantının başında. Dakikalar ilerledikçe salondaki herkesin ruhlarının birbirine karıştığını, bütün bu duygu yoğunluğu biraz daha sürse kamptan ayrılamaz hale geleceğimizi hissederiz. Bir kısmımız sevgiden ağlar ve bunu gizlemez. Ben ise salondakilerin yüzlerine, kalplerine tek tek bakarım ve herkese ama en çok da çocuklara " Burada aşkla ürettiğimiz güzelliği kıymetli bir armağan gibi saklayın ve burada yaşananları unutmayın" derim. İsterim ki karın derilerine yaptıkları insülinle birlikte kampta yaşadıklarımızı anlatan sözcükler de kanlarına karışsın ve onlara güç versin. Biz buna inanırız ve bu inançla gelecek yıl da aynı coşkuyla İznik gölü kenarında toplanmaya söz vererek koyu bir hüzün ama iyimserlikle ayrılırız birbirimizden.