Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve Turkcell'in birlikte düzenlediği 'Anadolu Spor Basını Seminerleri'nin ikincisi Kocaeli Üniversitesi'nin (KOÜ) evsahipliğinde gerçekleştirildi.
KOÜ Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Anadolu Konferans Salonu'nda düzenlenen seminere TSYD Genel Başkanı Esat Yılmaer, TSYD Genel Kaptanı Melih Gümüşbıçak, TSYD Asbaşkanı İlyas Namoğlu, TSYD Başkan vekili Faik Gürses, TSYD Genel Sekreter Yardımcısı Halil Özer, TRT Stadyum Programı Yapımcısı ve Sunucusu Erdoğan Arıkan ve Milliyet gazetesi spor yazarı Mehmet Demirkol katıldı. KOÜ İletişim Fakültesi ve Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nun da katkıda bulunduğu seminere; KOÜ İletişim Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencileri ve yerel medya temsilcileri yoğun ilgi gösterdi. Sunuculuğunu Melih Gümüşbıçak'ın üstlendiği seminerde açılış konuşmasını yapan TSYD Başkanı Esat Yılmaer, Gazetelerin artık spor sayfasından okunmaya başlandığını ve tüm dünya ülkelerinde sporun en önemli olgu haline geldiğini söyledi. Esat Yılmaer, yaptığı konuşmada, teknik adam, futbolcu, hakemlerin belli eğitimden geçtiğini, bu işin önemli bir parçası olan spor yazarlarının da eğitimden geçmesi gerektiği düşüncesiyle seminerler dizisine geçen yıl başladıklarını ve 10 kentte 600 yerel basın mensubunun eğitim almasını sağladıklarını söyledi. Seminer programına bu yıl iletişim fakülteleri ile beden eğitimi ve spor yüksekokullarını da aldıklarını ifade eden Yılmaer, sporun günümüzde başlı başına bir uzmanlık alanı olduğunu kaydetti.
Üniversitelerde spor yazarlığı dersi olmalı Spor yazarlığının artık üniversitelerde eğitim kapsamında yer alması gerektiğini söyleyen TSYD Başkanı Esat Yılmaer, "Bütün Dünya ülkelerinde spor en önemli olgu haline geldi. Araştırmalar gazete okurlarının yüzde 67'sinin gazeteyi spor sayfalarından başlayarak okumaya başladığını gösteriyor. Spor herkesin ilgisini çekmeye başladı. Spor yazarlığı uzmanlık gerektiren bir iştir. Üniversitelerde artık spor yazarlığının ders kapsamına alınması gerekiyor" dedi.
Muhabirlik şart Bir gazetecinin mutlaka muhabirlik yapması gerektiğini ve Gazeteciliğin zor ve meşakkatli bir meslek olduğunu dile getiren Milliyet gazetesi spor yazarı Halil özer, "25 yıldır hafta sonu tatili yapmıyorum. Pazar günleri öğleden sonra kalkıp kahvaltı yapmak en büyük zevkim. Ayaklarım ve kafam çalıştığı sürece bu mesleğe devam edeceğim. Bu iş sayesinde Dünyayı tanıyıp anlayabiliyorum. Bu işi yaparım diyorsanız bu işin tadını almak istiyorsanız mutlaka muhabirlikten yolunuz geçmeli" dedi. Halil Özer'in Maradona ile röportaj yapmaya çalışması ve röportajı kovalamacayla bitirebildiğini anlatması salondakileri kahkahaya boğdu.
Ajans muhabirliği özveri ister Ajansçılık işinin özverili çalışma gerektirdiğini söyleyen Faik Gürses, "Gazetecilik ve ajansçılık farklı, ajansçılıkta daha özverili çalışma gerekiyor. Gazetelerden hep bir adım önde olmak zorunda. Az uyuyup çok çalışmak gerekiyor. Kutsal bir meslek yapıyoruz. Bizim yerimizde çalışmak bizim gibi olmak isteyen çok kişi var. Ama muhabirlik yapmak isteyen yok. Ajans muhabiri en ciddi ve hızlı haberi ulaştırmak zorundadır. Ajansçılıkta uzmanlık önemlidir. Eskiden gazetecilikte iki satır yazdığımızda hata yapan bir genel müdürü bile yerinden ediyorduk. Şimdi durumlar değişti. Arka kapıdan giren biri en iyi yerde oturabiliyor. Ben bu işte hevesimi kaybetmedim. Bu işte hevesimi ne zaman kaybedersem o zaman bırakacağım" dedi.
Tüm spor dallarını bilmek gerekir Gazetecilik yapan kişinin iyi ekipmanı olması gerektiğini söyleyen deneyimli foto muhabiri İlyas Namoğlu ise, dijital kamera kullanımının arttığını, şimdi spor muhabirliğinde 300-400 milimetrelik objektiflere ihtiyaç olduğunu söyledi. Meslekte kalıcı olabilmek için de en iyi ekipmanlara sahip olunması gerektiğini söyleyen Namoğlu, "Spor foto muhabirlerinde en önemli faktör, tüm spor dallarında bilgi sahibi olmalarıdır. Nerede ve nasıl fotoğraf çekebileceğini öğrenebilmek için tüm spor dallarını bilmek gerekir. Bunu en iyi öğrenmenin yolu da olimpiyatları takip etmekten geçer. Futbolun ülkemizde önemli bir potansiyeli var. İyi futbol fotoğrafı çekmek spor muhabirine çok şey kazandırır. Foto muhabirliğinde kalıcı olmak için değişik ve dikkatli görüntü alınması gerekir. Bu da tecrübe ile ilgili bir durumdur" dedi.
Prof. Dr. Savaş Ayberk su sorununa dikkat çekti…
"Su kaynaklarındaki seviye çok kritik" Geçmiş yıllarda yaşanan olumsuzlukların tekrar yaşanmaması için gerekli uyarıları yapan Prof. Dr. Savaş Ayberk "Geçtiğimiz yaz aylarında gözlenen yüksek sıcaklıklar, buharlaşmayı arttırmış ve büyük kentlerimizdeki yüksek su tüketiminin de etkisiyle su kaynaklarındaki seviyeler çok kritik noktalara kadar inmiştir. Yağışlı geçen kış ayları su çekilmelerinin yarattığı olumsuzluğu bir miktar gidermiş olmakla birlikte yeterli olduğu söylenemez." dedi ve oldukça büyük önem taşıyan soruna dikkatleri bir kez daha çekti.
"Hazırlıklı olmalıyız" Gerekli önlemlerin alınmaması halinde daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalınacağını belirten Prof. Dr. Ayberk sıcak havalardan kaynaklı olumsuzluklara hazırlıklı olmamız gerektiğini söyledi. "Anadolu'nun orta ve doğu bölgelerinde yağış düşük olmakla birlikte, kış aylarında yükseklere düşen karın ilkbahar aylarında ve yaz mevsimi başlarında azar azar erimesi sonucu havzalarda su varlığı güvenliği doğal yolla sağlanmaktadır. Aşırı ısınma kar erimelerindeki doğal akışı bozmakta, sonuçta yaz aylarında su havzalarında su azalmakta, ani erimelerde taşkınlara neden olmaktadır. Artan sıcaklıklar aşırı buharlaşmanın yanında kar örtüsünü de hızla eritmektedir." diyen Prof. Dr. Ayberk açıklamasında Kocaeli özelinde de konuyu ele aldı. Kocaeli'nde son 10 yıllık süreçteki yağışları ve hava sıcaklıklarını değerlendiren Prof. Dr. Ayberk "Kocaeli meteoroloji istasyon verileri dikkatle izlendiğinde son 10 yılda sıcaklıklarda gözlenebilir, algılanabilir bir yükseliş, yağışlarda bir düşüş görülmektedir. İlkbahar ve yaz ayları yine sıcak geçecek gibi görünüyor. Böyle giderse sıcak ve kurak günlere hazırlıklı olmalıyız." dedi.
Önlem almak şart Ülkemizin ve ilimizin yaşayacağı soruna karşı oldukça önemli açıklamalar yapan Prof. Dr. Ayberk konu ile ilgili önlem almanın şart olduğunu belirtti. Elde edilen verilerin geleceği öngörmek için yeterli olduğunu belirten Prof. Dr. Ayberk "Sıcak ve kurak günleri şimdiden öngörerek önlem almak zorundayız. Gerekiyorsa halkımızın günlük yaşamını fazlaca etkilemeyecek düzeyde kısa süreli ve küçük çaplı kısıtlamalara gidilebilir. Yağışlara aldanarak her şey düzene girdi gibi görmemek, önlemleri elden bırakmamak 2007 yaz aylarının bu yılda yaşanabileceğini beklemek ve en olumsuz koşullara uygun önlemler almak daha akılcı bir yol olacaktır." dedi. İleriye yönelik planlamalarda su sorununa önemli bir yer ayrılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Ayberk yaptığı açıklamalar ile önemli bir gerçeği tekrar masaya yatırmış oldu.
Ülkemizin önemli sorunlarından birisi olan su sorununa dair Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Savaş Ayberk yaptığı açıklama ile bir kez daha durumun önemine vurgu yaptı. "Yöremizde aralık ayı ortalarında başlayan serin, soğuk ve yağışlı hava Şubat ayı son haftasında özellikle gündüz saatlerinde mevsim ortalamalarının üzerinde seyreden yüksek sıcaklıklar ile noktalandı gibi görünüyor. Kış ortasında ani olarak yükselen sıcaklıklar su kaynaklarımızda yüksek düzeyde buharlaşma artışına neden olmaktadır. Buharlaşma, su kaynaklarımızda azalmalara neden olacaktır. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur." sözleriyle yakın bir zamanda karşılaşılacak sorunlarla ilgili unutulanları hatırlatan Prof. Dr. Ayberk konu ile ilgili yürütülen çalışmaların aksamaması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. H. Savaş AYBERK KOÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı
KÖGEM Çalışmaları
28 Şubat 2008 tarihinde Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen etkinlikte KOÜ Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (KÖGEM) Müdürü Prof. Dr. Erdal Karaöz "Kök Hücre ve Doku Mühendisliğinde Güncel Yaklaşımlar" başlıklı bir konferans sundu.
Konuşmanın ilk bölümünde tarihsel gelişim sürecinde Dünyadaki Kök Hücre çalışmaları hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Erdal Karaöz, ilk aşama olan deneysel hayvan çalışmalarının 2002-2003 yıllarında tamamlandığını ve süratle insan çalışmalarına başlandığını söyledi. Ancak, gelinen noktada hayvan çalışmalarında elde edilen oldukça başarılı sonuçların insan denemelerinde elde edilemediği tespit edildi. Prof. Dr. Erdal Karaöz tarafından gösterilen video görüntülerinde omurilik felçli bir farenin embriyonik kök hücre enjeksiyonundan 120 gün sonra yürüyebildiği izlendi. Prof. Dr. Erdal Karaöz , hernekadar örneğin omurilik felçli hastalarda kök hücre uygulamalarından sonra bazı hislerin (mesanesinin dolu olduğunu hissetmesi gibi) kazanıldığı bilinse de doğrudan yürüyebildiğine ilişkin kanıtlanmış bir veriye sahip olmadıklarını söyledi. Prof. Dr. Karaöz, bu klinik uygulamalarda ortaya çıkan kısmi başarılar neticesinde bilim dünyasının puzzel'ın eksik parçalarını tamamlamak üzere tekrar hayvan çalışmalarına yöneldiğini belirtti. Dünyanın çeşitli kliniklerinde Faz II çalışmalarına devam etmesine rağmen büyük oranda daha ayrıntılı deneysel hayvan çalışmalarda büyük bir artış olduğu ve KÖGEM'in de bu sürece önemli katkılar sağlayacağını belirten Karaöz konuşmasının son bölümünde açıldığı tarihten günümüze KÖGEM de gerçekleştirilen çalışmalar hakkında özet bilgiler verdi. İnsan amniyon sıvısı ve kemik iliğinden kök hücreler elde ettiklerini ve bu hücrelerin karekterizasyon çalışmalarını tamamladıklarını belirten Karaöz, çok yakın bir zaman sürecinde son zamanlarda üzerinde en çok çalışılan kaynaklar olan insan diş pulpası, plasentası ve yağ dokusu kökenli kök hücreleri elde etme ve karekterizasyon çalışmalarını gerçekleştireceklerini bildirdi. Prof. Karaöz, insan kaynaklı in vitro deneysel çalışmaların yanı sıra rat ve fare kemik iliği kökenli mezenkimal kök hücrelerini ürettikleri ve bunlardan insülin salgılayan pankreatik adacık benzeri yapılar oluşturduklarını söyledi. Konuşmasının sonunda, merkezde bulunan laboratuvarların ve personelin tanıtımını yapan Karaöz, "Doku ve Organ Mühendisliği" ve "Kanser Kök Hücre" çalışmalarına başlayacaklarını belirtti. KÖGEM'in sahip olduğu bilimsel ve teknik altyapının bu çalışmaları gerçekleştirmek için oldukça uygun olduğu ve KÖGEM'in tüm ülke araştırmacılarının kullanımına açık olduğu, tek koşulun yapılacak araştırmanın TÜBİTAK, DPT veya Üniversite Araştırma Fonlarınca Desteklenmesi gerekliliği belirtildi.
KOÜ Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (KÖGEM) Müdürü Prof. Dr. Erdal Karaöz
Çarşamba Toplantılarının İlk Konuğu: Serap Gökçebay
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuğçe Gürel'in düzenlediği Çarşamba Toplantıları'nın konuğu Mc Donalds Kurumsal İletişim Müdürü Serap Gökçebay öğrencilere halkla ilişkilerde gündem yönetimi hakkında bilgiler verdi.
İletişim Fakültesi D-7 dersliğinde düzenlenen "Gündem Yönetimi" konulu panelin açılış konuşmasını yapan Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Yengin, "Bu toplantılarla akademik bilgiyi ve sektörde neler olduğunu bir araya getirip öğrencilerimize anlatmayı amaçlıyoruz" dedi.
Halkla İlişkiler sektöründe çalışmaya bir tesadüf sonucu Güneş gazetesinde başladığını belirten Serap Gökçebay, Güneş gazetesinde çalıştığı dönemde bugün olduğu şekliyle kurumsal anlamda bir halkla ilişkiler söz konusu olmadığını, sadece etkinlik yönetimi yaptıklarını ifade etti. Şu anda Mc Donald's Kurumsal İletişim Müdürü olarak görev yapan Gökçebay, içinde bulunduğu marka ve sektörün çok dinamik olması nedeniyle sürekli kendini yenilemesi ve yeni şeyler öğrenmesi gerektiğini vurguladı. Halkla İlişkilerde çok önemli bir kavram olan ve birçok tanımı bulunan gündem yönetimini "Gelişen olayları tanımlamak, analiz etmek, yönetmek ve kamuoyunun dikkatini çekecek boyuta ulaşmadan kontrol altına almak için kullanılan bir araç" olarak tanımlayan Gökçebay, gündem yönetimi ile kriz yönetiminin farklı şeyler olduğunun da altını çizdi.
İletişim çalışmalarının, halkla ilişkilerde çok etkili ve önemli olduğunu ifade eden Gökçebay, Mc Donald's'ın Kurumsal İletişim projelerinden biri olan "Mc Donalds'ın dengeli ve sağlıklı yaşam çalışmalarından söz etti. Obezite sorunun fast food ile özdeşleştirilmesinin bu çalışmanın çıkış noktası olduğunu belirten Gökçebay, öncelikle bir hedef kitlesi belirlediklerini ve buna göre hareket ettiklerini ifade etti. Gökçebay, "Hedef kitle ile birebir ilişki kurarak doğru bir algı yaratmaya çalıştık. Bu amaçla belirlediğimiz kanalları kullanarak yeni ürün geliştirme, restoran içi duyurular, restoran çalışanlarının eğitimi, sempozyum ve kongre sponsorlukları, konuyla ilgili paneller düzenlemek gibi iletişim taktikleri kullandık" dedi. Bu çalışmanın sonucunda anketlerle gerçekleştirilen ölçümlemeler sonucunda çalışmalarının başarıya ulaştığını gördüklerini ifade eden Gökçebay, bunun sonucunda Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından ödüllendirildiklerini sözlerine ekledi. Panel öğrencilerin sorduğu soruların yanıtlanmasının ardından, Prof. Dr. Hülya Yengin'in Serap Gökçebay'a teşekkür belgesi vermesiyle sona erdi.
Gelişemeyen Kıta Afrika
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen "Osmanlı Afrika İlişkileri" konulu konferansı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kavas sundu.
KOÜ Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Anadolu Konferans Salonu'nda saat 14.00'da başlayan konferansa öğretim üyeleri ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Ülkemizin tarihinde önemli bir yere sahip olan Afrika kıtasında 1912 yılına kadar Osmanlı etkisinin olduğunu belirten Doç. Dr. Ahmet Kavas "Zengin yer altı kaynaklarıyla stratejik bir öneme sahip olan Afrika Dünyanın zengin devletlerinin hep ilgi odağı olmuştur. Afrika üzerinde 17. yüzyılda başlatılması düşünülen Avrupa sömürgeciliği Osmanlı Devleti sayesinde 19. yüzyılın sonlarına kadar geciktirilmiştir" dedi. Avrupa'nın Afrika Kıtasının her zaman gelişmede geç kalmasını istediğini ve mevcut yer altı zenginliklerini Afrikalıların kullanabilecek düzeye gelememesini politika olarak sürdürdüğünü iddia eden Doç. Dr. Ahmet Kavas, Afrika Kıtasının 21. yüzyıl çekişmelerine de sahne olacağını belirtti. Afrika Kıtasına karşı bilgi eksikliğimizin olduğunu da belirten Kavas, "Onlar bizlere karşı çok minnettarlar. İlişkilerimizin en üst seviyelere çıkarılması gerekir" dedi.
Konferansın bitiminde KOÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasret Çomak, Doç. Dr. Ahmet Kavas'a bir teşekkür belgesi sundu.
Çomak
Kavas
Yeni Doğanı Canlandırma Programı
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) ve Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ve üç gün sürecek olan Neonatal Resussitasyon Programı (NRP) (Yeni Doğan Canlandırma Programı) bugün (26.01.2008) KOÜ Tıp Fakültesi Klinik Beceri Laboratuarı'nda başladı.
Kocaeli ilinde dördüncüsü düzenlenen ve son ikisi KOÜ' de gerçekleştirilen programların amacını ülkelerin gelişmişlik kriterlerinin bebek ölümleri oranıyla da ölçüldüğü günümüzde, bebek ölümlerinin önüne geçmek olarak belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve KOÜ Rektör Yardımcısı Prof Dr. Ayşe Sevim Gökalp, "Bebek ölümlerinin yarıya yakını, hayatın ilk gününde gerçekleşiyor. Bu kurs ile canlandırılması gereken bebeğe hangi aşamada ne yapılıyor bunu öğreneceksiniz" dedi. İlerleyen dönemde ülkemizde sertifikalandırılmış personelin çalıştırılacağını da söyleyen Prof Dr. Ayşe Sevim Gökalp, "Bu kursun sizlere çok yararlı olacağına inanıyorum, ayrıca Neonatal Resussitasyon konusu KOÜ Hemşirelik Yüksekokulu'nda seçmeli ders olarak veriliyor ve zorunlu dersler kadar ilgi görüyor" dedi.
Sağlık Bakanlığı Eğitmeni Dr. Tamer Altay,"Çocukları gülümsetmek için, gülümsetilmesi gereken çocuklar için buradayız, buradayız çünkü dünyada her yıl 4 milyon bebek ölüyor" dedi. NRP'nin ülkemizde 1998 yılında İzmir ve Van olmak üzere iki ilde başladığını, 250'nin üzerinde eğitimci ile 70'in üzerinde kurs sorumlusunun olduğunu belirten Dr. Tamer Altay, doğum evresinde bulunan tüm sağlık çalışanlarının bu kursa katılmasının gereklilik olduğunu, şimdiye kadar 1009 adet kurs düzenlediğini ve 19464 adet sertifika verildiğini söyledi. Açılış konuşmalarının ardından kurs programına geçildi.
Gökalp
Altay
Dil Hayat Kurtarır
"Tıp ve Sanat/İletişim Becerileri Konferansları" çerçevesinde Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda dün (26.01.2008) düzenlenen "Hekimlik ve Dil" konulu konferansın sunumunu, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Sami Arısoy gerçekleştirdi.
Dil hekimlikle özdeşleşebilir diyen, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy hekimliğin dilin ayna görüntüsü olduğuna vurgu yaparak, "Duygu evrenimizi sarıp sarmalayan dil hayat kurtarır veya öldürebilirde hekimlik de öyledir. İyi dil insanın yaralarını sarar, iyileştirir, hekimlik de öyledir. İyi hekimlik İyi dile gereksinim duyar, iyi hekimlik iyi dil ile taçlanır" dedi. Prof. Dr. Emin Sami Arısoy'un akıcı sunumu konferans süresince katılımcıların ilgisini canlı tuttu.
National Geographic'e KOÜ'den Danışmanlık
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Önasya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün ve ekibi tarafından KOÜ Bilimsel Araştırmalar Birimi'nin desteğiyle İstanbul Küçükçekmece Gölü ve çevresinde geçtiğimiz yıl başlatılan araştırmalar sonucunda insanlık tarihi açısından oldukça önemli verilere ulaşıldı. Halen devam eden çalışmalara artan ilgi neticesinde, National Geographic kanalı yapacakları belgeselde danışmanlık yapması için Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün'e teklifte bulundu. Bu teklifi değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Aydıngün National Geographic TV'nin "İstanbul Tüneli" adlı belgeseline danışmanlık yapıyor.
İstanbul Marmaray projesi yapımı sırasında İstanbul'un kayıp antik limanlarından Teodosius limanı bulunmuş ve yaklaşık otuz gemi enkazıyla karşılaşılmıştı. Gemi enkazlarının kaldırılma çalışmaları arkeologlarca sürdürülürken, kent tarihinin de pek çok bilinmeyeni ortaya çıkmaya devam ediyor. Yrd. Doç. Dr. Aydıngün'ün 2007 yılında başladığı İstanbul'un Prehistorik (Tarih Öncesi Çağlar ) Dönemine ait yüzey araştırması kapsamında, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü'nün A1 sınıfı SCI indexli Archaeology dergisinde yayınladığı " Under İstanbul" adlı makaleyi belgesele dönüştürmek isteyen National Geographic TV, çalışmalarına 2007 yılı sonunda başladı. Yaklaşık altı ay sürecek olan çekimlerin büyük bölümü İstanbul'da, canlandırma sahneleri ise İzmir Selçuk ve Efes ören yerinde yapıldı. Belgeselde İstanbul'un binlerce yıl boyunca insanlığın en önemli geçiş noktalarından biri olduğu ve bugün de dünyanın en çok yaşaması tercih edilen kentlerden olduğu vurgulanıyor. Kentin bugünkü ulaşım sorunu nedeniyle yapılan dünyanın en derin ve en uzun deniz altı tüneli çalışmaları sırasında ortaya çıkan kent tarihinin gizli kalmış arkeolojik buluntularına ağırlık veriliyor.
Tarih canlanıyor National Geographic TV yapımcısı Philip J. Day tarafından çekimleri sürdürülen ve KOÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün'ün danışmanlığını yaptığı çalışmalar Şubat ayının ilk iki haftasında İzmir'e taşındı. Yaklaşık 100 kişinin görev aldığı Efes agorasında yapılan çekimlerde İstanbul'un Bizans dönemindeki antik limanı canlandırıldı. Ayrıca, Selçuk İlçesi'nin Zeytinli Köyü'ndeki bir göl kenarında İstanbul'un binlerce yıl önce ilk yerleşimcileri Homo Erektuslar (Mağara İnsanları) ile Neolitik (Cilalı Taş Devri) insanlarının yaşamları kurulan bir köy ile canlandırıldı.
Dünyanın pek çok yerinde aynı anda izlenecek Dünya basınının yakından takip ettiği ve insanlık tarihine ışık tutan çalışmaların canlandırıldığı çalışmada Yrd. Doç. Dr. Aydıngün ve öğrencilerinin araştırmalarına da yer veriliyor. Nisan ayında tamamlanması planlanan çekimler için çalışan ekip filmi yaz aylarında izlenebilir duruma getirecek. 102 ülkede aynı anda yayına girecek olan film tüm insanlık için büyük önem taşıyor.
KÖGEM Proje Üretmeye Devam Ediyor
Kocaeli Üniversitesi Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (KÖGEM) tarafından 2008 yılı Bilimsel Etkinlikler Programı çerçevesinde düzenlenen ikinci etkinlikte "Laboratuvardan Kliğe, Teşhisten Tedaviye Flow Sitometri" tartışıldı.
KOÜ Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda saat 12.30'da başlayan etkinliğin ilk bölümünde Biosciences (BD) Firma Eğitimcisi İrem Akar, Flow Sitometri cihazının genel özelliklerini ve cihazın çalışma prensibini ayrıntılara girerek anlattı. Etkinliğin ikinci kısmında Yrd.Doç. Dr. Gülçin Gacar, Flow Sitometri'nin klinikte kullanım alanlarını anlattı. Çeşitli hastalıkların tanısında olduğu kadar başta kanser olmak üzere birçok hastalığın takibinde de etkin olarak kullanabilen cihazın bölgemizde yalnızca KOÜ' de olduğu belirtildi. KÖGEM Müdürü Prof. Dr. Erdal Karaöz, yakın bir gelecekte merkezde bulunan Flow Sitometri cihazının KOÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesindeki Kliniklere hizmet vermeye başlayacağını belirtti. Prof. Dr. Erdal Karaöz, sistemin aynı zamanda Ar-Ge amaçlı projelerde de kullanıldığını bu nedenle tüm temel bilimcilerin hazırlayacakları projelere Flow Sitometri'yi eklemelerinde yarar olduğunu ve birçok farklı üniversiteden benzer taleplerin gelmekte olduğunu belirtti.
Aker
Gacar
Enerji Arzında Türkiye'nin Yeri
Türkiye'nin hedefi Türkiye'nin ekonomik istikrar, siyasi arenada güç kazanmak, kendi içinde siyasi anlamda kararlı olmak ve siyasi prestij için ulusal ve uluslararası anlamda yaygınlaştırdığı petrol ve doğalgaz boru hatları ile ülkesinde artan enerji talebini karşılamayı hedeflediğini vurgulayan, hızla büyüyen ekonomisiyle Türkiye'nin, dinamizmini sürekli kılmak için alternatif enerji arayışlarına girmesi, fosil enerji kaynaklarına olan bağımlılığını minimuma indirmesi gerektiğini ve 30 yıl geç kalınan nükleer enerjiye muhtaç olduğunu söyledi. Araştırmalara göre Dünya petrol rezervlerinin 2050 yılına, doğalgaz rezervlerinin 2080 yılına kadar tükeneceğini belirten Prof. Dr. Hasret Çomak, "Kaynaklar azaldıkça talep artıyor. bazı otoritelere göre günümüzde 100 dolar civarında olan petrolün varili Suudi merkezli bir krizle 250 dolar civarına çıkabileceği söyleniyor" dedi.
Dışa bağımlılık yüzde seksen Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığının yüzde 80'lerde olduğunu ve bu durumun fiyat istikrarsızlığına yol açtığını söyleyen Prof. Dr. Hasret Çomak, Fransa'nın enerji ihtiyacının yüzde 70'ini, Letonya'nın ise yüzde 60'ını nükleer santrallerden karşıladığını belirterek "Dışa bağımlılık çok büyük bir risk, enerjide milli imkanların kullanılmasından ve enerji temininin çeşitlendirilmesinden yanayım. Bağımlılığı azaltmak için tasarruf ve yeniden yapılandırma gereklidir. Enerjinin optimum verimli seviyede kullanılması için yeni milli enerji politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması zorunluluk olmuştur" dedi.
Sonuç; Prof. Dr. Hasret Çomak yapılması gerekenleri 15 maddede şöyle sıraladı: 1- Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için yeni kaynaklara yönelinmeli 2- Enerji potansiyelinin etkin ve verimli kullanılabilmesi için eşgüdüm eksikliğinin ve plansızlığın ortadan kaldırılmalı 3- Enerji kaynağı ülkelerin çeşitlendirilmeli 4- Rüzgar, jeotermal, hidroelektrik ve termik santrallerin potansiyellerinin daha verimli kullanılmalı 5- Enerjisi üretiminde milli kaynaklara yönelinmeli 6- Dışarıya bağımlılığın azaltılması için master planları geliştirilmeli 7- Türkiye'nin coğrafi konumunu en iyi şekilde değerlendirecek bir enerji üretim planı oluşturulmalı 8- Oluşturulacak bu planın temel olarak ekonominin enerji gereksinimini sağlayabilecek ve sürüdürülebilir kalkınma hedefini temin edebilecek nitelikte olmalı 9- Ekonomik güvenliğin enerji güvenliği ile birlikte sağlanabilmeli 10- Nükleer enerji üretilmesi için nükleer enerji planlarının revize edilmesini ve güncelleştirilmesini 11- Hazırlanan enerji üretim planlarının ekonomik kalkınma plan ve hedeflerine uygun olarak sürekli güncelleştirilmeli 12- Enerji planlarının milli güç unsurlarından, ekonomik ve askeri gücü sürekli olarak destekleyebilmeli 13- Doğu batı enerji koridoru olmanın yarattığı konumun; uluslararası sistemde Türkiye'yi enerji köprüsü durumuna getirmesi sağlanmalı 14- Doğu - batı ve kuzey - güney enerji koridoru olmasının bölge ve dünya barışının sürekliliğine katkı sağlamalı 15- Doğu - batı ve kuzey - güney enerji koridoru olmasının; ülkeler arasında işbirliği, yatırım imkanları ve yeni projelerin uygulamaya imkan vermesini, bu gelişmenin bölge ve dünya istikrarına katkı sağlamalı
Dünyanın öncelikli gündem konusunun enerji olduğu günümüzde, enerji arzında köprü rolü üstlenen Türkiye'nin enerji ihtiyacı ve enerji politikaları konuları Kocaeli Üniversitesi'nde mercek altına alındı.
KOÜ Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Konferans Salonu'nda düzenlenen etkinliğe öğretim üyeleri ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Konferansa konuşmacı olarak katılan KOÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasret Çomak, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'nun çevrelediği Türkiye'nin hem stratejik anlamda, hem de bir çok uluslararası örgüte üye olması sebebiylede çok önemli bir ülke olduğunu belirterek, "Avrupa enerjisiz bir bölge ve enerji tüketen bir bölgedir. Türkiye, Ortadoğu ve Hazar havzalarına yakın olması sebebiyle, bu enerjinin Akdeniz ve Avrupa'ya taşınmasında önemli rol oynuyor" dedi. 21. Yüzyılda küreselleşmeyle birlikte enerjinin, gelişmenin ve gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edildiğini söyleyen Prof. Dr. Hasret Çomak, enerji arzı güvenliğinin önemini vurgulayarak, "Enerji köprüsü olarak Türkiye bu arzın transferini güvenli bir şekilde yapacak kilit ülkedir. Petrolü ve doğalgazı Orta Doğu ve Orta Asya'dan taşıyacak ülke olması sebebiyle bu fırsatları iyi şekilde kullanmalıdır. Rusya Federasyonu, Türkiye'yi devre dışı bırakıp, Hazar petrol ve doğal gaz akışını denetim altında tutmak, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerindeki etkinliğini bu yolla korumak istemektedir. ABD, Rusya Federasyon'unu saf dışı etmek istemektedir. ABD ile çıkarlarımız uyuşmaktadır" dedi.
KOÜ' de Sergi ve Konser
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Bölüm Başkanlıkları tarafından hazırlanan konser ile heykel resim ve fotoğraf sergisi öğretim üyeleri ile öğrencilerden yoğun ilgi gördü.
Prof. Dr. Baki Komsuoğlu Kongre ve Kültür Merkezinde saat 15.00'da başlayan etkinlikte, Hereke Gitar Dörtlüsü sekiz parçadan oluşan bir dinleti sundu. Dinletinin ardından Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Reşat Başar Hereke Gitar Dörtlüsü gitaristlerine birer çiçek sundu. Konserin ardından resim, heykel ve özgün baskı Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrenci sergisi gezildi. Sergideki esreler ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü.
Yabacı Diller Yüksekokulu Binası Yenilendi
Kocaeli Üniversitesi'nin (KOÜ) kuruluşuna tanıklık eden Anıtpark Yerleşkesi'nde bulunan Yabancı Diller Yüksekokulu binası büyük oranda yenilendi. Yenilikler bugün (13.02.2008) yapılan kokteyl ile tanıtıldı.
KOÜ Rektörü Prof. Dr. Sezer Ş. Komsuoğlu'nun da katıldığı kokteyl Anıtpark Yerleşkesi Yabancı Diller Yüksekokulu'nda yapıldı. Binanın dördüncü ve beşinci katları tamamen yenilendi. Tüm sınıflar boyandı ve kapıları değişti. Koltuklar, kürsüler ve sandalyeler yenilendi. Törende konuşma yapan Prof. Dr. Sezer Ş. Komsuoğlu, binanın üniversitenin ilk kurulan binası olması sebebiyle tarihi bir anlamı olduğunu belirterek "Üniversitemize gelen öğrenciyle hazırlık sınıflarında ilk siz karşılıyorsunuz. bu çok önemli" dedi. Kokteylde ayrıca binada yapılan yenilikler incelendi.
2007-2008 Bahar Yarıyılı Başladı
Üniversitemiz 2007-2008 bahar yarıyılına başladı. Kayıt yenileme ve ders seçim işlemlerini yapan öğrenciler bahar yarıyılı derslerine 11.02.2008'de başladı.
Ara sınavları 29 Mart - 6 Nisan 2008 tarihinde yapılacak olan bahar yarıyılında dersler 23 Mayıs 2008 de bitirilecek. Finaller ise 26 Mayıs - 6 Haziran 2008 tarihleri arasında yapılacak.