Ercan Arpaz, iş sağlığı ve güvenliğinin sadece işçi açısından değerlendirmeye alınmadığını genel olarak işin tüm boyutlarıyla sağlıklı ve güvenli olarak ele alındığını ifade ederek, iş sağlığı ve güvenliğinin makine ekipmanlarıyla, finansmanıyla ve iş ortamı çevresiyle birlikte sağlıklı ve güvenli bir şekilde iş ortamlarının oluşması ve bunun sürdürülmesi anlamına da geldiğini belirtti.

Arpaz, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası'nın, 1987 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bilinçlendirme toplantılarını başlatmasıyla birlikte ortaya çıktığını ve Türkiye'de ulusal bir hafta olarak kutlandığını ifade etti. Arpaz, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası'nın temel amacının Türkiye'deki çalışanların ve çalışma hayatına taraf olan insanların bilinçlenmesi ve bununla ilgili çeşitli faaliyetlerde bulunması ve bu konuyla ilgili çeşitli sempozyumlar, etkinlikler, seminerler ve aynı zamanda fuarlar gibi organizasyonları düzenleyerek toplumda farkındalık yaratmak olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Arpaz, 2000'li yılların başına kadar İş Sağlığı ve Güvenliği terminolojisinin kullanılmadığını İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği şeklinde iki ayrı terminoloji olarak kullanıldığını fakat Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde tanımlamanın değiştiğini belirtti. Arpaz, "İş Sağlığı ve Güvenliği dediğimiz zaman özellikle Batıda veya gelişmiş ülkelerde işin en önemli parçasının çalışan olduğu, çalışanın da aynı iş yerindeki makine, ekipman, sermaye gibi en önemli unsurlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. İşin doğru, güvenli, sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için çalışanın mutlaka sağlıklı olarak çalışmasının veya çalışma ortamının sağlanmasının gerekliliği ortaya çıktı. Bunun sonucunda da modern anlamda bildiğimiz iş sağlığı ve güvenliği terminolojisi tanımlanmaya başladı" şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Arpaz, İş Sağlığı ve Güvenliği'nin 2004 yılından itibaren yönetmeliklerde tanımlandığını ve 2010 yılına kadar arka plan çalışması ile devam ettiğini belirterek 2010 yılında iş sağlığı ve güvenliğine yönelik mevzuat atılımlarının yapılmaya başlandığını kaydetti. Arpaz, konuyla ilgili profesyonellerin tanımlanmasının gerçekleştirildiğini sonrasında ise gerekliliği vazgeçilmez olan İş Sağlığı Yasası'nın 2012 yılında resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini ifade etti.

Arpaz, İş Sağlığı ve Güvenliği'ni sağlamada zorlanılan konulara değinerek, "İş sağlığı ve Güvenliğinde zorlanılan konuların başında 2012 yılında ortaya koyulan mevzuat çerçevesinde yapılması gereken iş ve işlemler var. Bu iş ve işlemlere baktığımız zaman devletin yapması gerekenler, işverenin yapması gerekenler ve işçinin yani çalışanın da yapması gerekenler tanımlanmış durumda. Haliyle yasayla siz bunu tamamen tanımladığınız zaman bu defa yasanın karşı tarafları veya bileşen tarafları olan devlet ile işveren ve işçi ne yapacağını bilememekte ve tamamen karşı çıkmaya çalışmakta. Temelde yaşadığımız problem aslında buradan başlıyor" sözlerini kullandı.

Doç. Dr. Arpaz, istatistiklere göre Türkiye'de yaklaşık 2.5 milyon iş kazasının meydana geldiğini ve kazalarda ise yaklaşık olarak 1000 ile 1500 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, medyaya yansıyan iş kazalarının genellikle toplu ölümler olduğunu tekli ölümlerin ise çok fazla medyada yer almadığını kaydetti.

Kocaeli Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörü Doç. Dr. Ercan Arpaz, ülkelerdeki iş sağlığı ve güvenliğinin doğrudan ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle ilgili olduğunu ifade ederek, ülke ekonomisinin iyi olması iş sağlığı ve güvenliğini etkilediğini belirtti. Ercan Arpaz, ayrıca Kocaeli Üniversitesi'nde İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili 7 kişiden oluşan aktif bir komisyonun bulunduğunu sözlerine ekledi.

Haber: Senanur TÜRKÜCÜ (Radyo K.İ)
Fotoğraf: İsa GÜNER (Radyo K.İ)