Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. İbrahim Şirin ile Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, onun yaptıklarını, yapamadıklarını ve onu ne kadar tanıyabildiğimizi konuştuk.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, sadece Türk tarihi için değil Dünya tarihi için de önemli bir isim olduğunu belirterek sözlerine başlayan Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. İbrahim Şirin, "Türklerin yapmış olduğu milli mücadele Türkiye tarihi ile sınırlı kalmamıştır. Mazlum milletlerin emperyalizme karşı mücadelelerinde de simge olmuştur. Mustafa Kemal, sadece tarihi bir kahraman değil, aynı zamanda mazlum milletlerin kurtuluşu noktasında da dünya tarihinde yerini almıştır. Mustafa Kemal'in yeri önemli ve müstesnadır. Bu yer tartışılmaz. Dünya tarihçileri pek çok noktada tartışabilirler ama Mustafa Kemal'in ve Anadolu'da yapılan milli mücadelenin bir simge olduğu konusunda hemfikirdirler. Çünkü 1907- 1908'den itibaren özellikle büyük devletler tarafından hükmünün bittiği, varlığının sona erdiği kabul edilen bir imparatorluğa ait bir milletin yeniden ayağa kalkması, inanılmaz bir mücadele vermesi ve galip gelmesi, o zamanın koşulları değerlendirildiğinde tarih açısından örnek bir olaydır. O yüzden de sadece Türk tarihi açısından değil dünya tarihi açısından da Mustafa Kemal ve Türklerin yapmış olduğu mücadele bir semboldür" dedi.

Kocaeli Üniversitesi
basın ve halkla ilişkiler
iletişim
bilgi edinme birimi
fotoğraf
grafik/tasarım
halkla ilişkiler ve tanıtım
E-GAZETE
Haber Merkezi
"Atatürk'ü Anlamak, Cumhuriyet'e Sahip Çıkmakla Olur"
Mustafa Kemal Atatürk'ün, çocukluğunu Osmanlı İmparatorluğu'nun sonlarına rastlamasının onun üzerindeki etkisini aktaran Doç. Dr. Şirin, "Atatürk, gözlerini bir imparatorluğun son dönemlerine açmış, pek çok açıdan dağılmakta olan bir imparatorluk ile karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde tarihin de açısı değişmiştir. Artık imparatorluklar çağı değil ulus çağı ortaya çıkmaya başlamıştır. Mustafa Kemal'in hem bunlardan hem de batıya en yakın Osmanlı şehirlerinden bir tanesi olan Selanik'te doğmuş olması bunda önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu fikirlerden daha çok genç yaşta etkilendiğini görüyoruz. Özellikle 1880'lerde doğan kuşak, fazlasıyla imparatorluğun kurtarılması, kurtarılamadığı takdirde de sonrasında neler yapılabileceği üzerine düşünmüşlerdir. Mustafa Kemal'in hayatında önemli yeri olan, fikirlerini ve düşüncelerini iki isimden aldığını biliyoruz. Bunlardan bir tanesi Namık Kemal, bir diğeri Ziya Gökalp'tır. Vatan, millet gibi pek çok kavramı Mustafa Kemal ve kuşağı Namık Kemal'den yani yeni Osmanlı kuşağından öğrendi. Mustafa Kemal ve kuşağı açısından Harbiye'nin de önemli bir yeri bulunuyor. Burada, bu yeni fikirlerle karşılaştılar. Mustafa Kemal'in Fransızcası iyiydi, okumayla çok erken yaşta tanıştığını ve Fransızca pek çok metni okuduğunu biliyoruz. Dolayısıyla dünyada olup bitenleri anlama o kuşak için ve dolayısıyla Mustafa Kemal için de önemli bir meseledir. Olup bitenleri, gelecekte nelerin olup biteceğini, bu kuşak yeterince üzerinde tartıştı ve düşündü. Çok erken bir tarihte 1901'lerde 1902'lerde aslında imparatorluğun çöktüğünü, ileride yıkılacağını ve Avrupalı devletlerinde bu konuda ittifak edeceklerini anlamışlardı. Ve nitekim 1907'de İngilizlerin Rusya ile yaptığı gizli görüşmeyle de bu çok aleni bir şekilde ortaya çıktı. Bunun neticesinde de imparatorluğun nasıl kurtarılacağından ziyade nasıl yeni bir ulus devlet ortaya çıkar sorusu üzerinde durduklarını söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

"Bir imparatorluk bakiyesinden bir ulus devlet yaratmak dünyanın en zor işidir" diyen Doç. Dr. Şirin, Mustafa Kemal'in bu zor işe talip olduğunu ve asıl mücadelenin de bundan sonra başladığını aktardı. Doç. Dr. Şirin, "Ekonomik olarak çökmüş, nüfus olarak azalmış, iktisaden zayıf, kültürel olarak zayıflamış bir bakiyeden yepyeni bir cumhuriyet yaratma düşü Mustafa Kemal'in gerçekleştirmek istediği bir düştü. Bunu kısmen gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Ama gerçekleştiremediği kısımlar da vardı. Kendisini çok erken bir yaşta kaybediyoruz. Mustafa Kemal, kültürel anlama çok önem atfetmiş olmasına rağmen bu alanda istediklerini gerçekleştiremediğinin farkındaydı. Aslında hep Milli Eğitim Bakanı olmak istemişti. Çünkü Milli Eğitim'e çok önem veriyordu. Ve o yüzden de Cumhuriyeti genç nesillere emanet etti. Emanet etmesinin arkasında kendi kuşağının değil yeni fikirlerle, yeni düşüncelerle yetişmiş yepyeni bir kuşağın Cumhuriyeti ilelebet muhafaza edebileceğini düşünüyordu. Bana göre Cumhuriyet'in kültürel alanda yapmaya çalıştığı evrim tamamlanmış değil. Hala bu anlamda atılımlara ihtiyaç var. Günümüz kuşağı, dünyayı okuyan, ülkesinin sorumluluğunu üzerine almış ve tamamlanmış bir kuşak değil. Bu anlamda eksik kaldığını söyleyebiliriz" dedi.

Atatürk'ün, ekonomik anlamda da aklındakileri tam olarak gerçekleştiremediğini söyleyen Doç. Dr. Şirin, "1929'da ekonomik buhran çok fazlasıyla Cumhuriyet'in ekonomik anlamdaki düşüncelerini etkiledi. Onların devletçi bir politikaya biraz zorunlu bir şekilde kaymalarına sebebiyet verdiğini görüyoruz. Bunun dışında Hatay'ı artık bir ölüm kalım meselesi yaptığını biliyoruz. Hastalığının öğrenildiği ve nüksetti bir zamanda Hatay'a ciddi bir mesai harcamıştır ve Hatay'ın savaşılmadan alınması meselesi Mustafa Kemal'in büyük bir siyasi başarısıdır. Kafasında yemin edilmiş topraklar anlamında, bir Misak-ı Milli vardı. Bu konuda iki yer istisna edilebilir. Bunlardan birisi Musul, bir diğeri Batum. Normalde Osmanlı toprağı olan Musul, İngilizlerin biraz oldu bittisiyle elimizden çıktı. Dolayısıyla o günün şartları içerisinde yapılabileceğin en iyisini yaptılar. O koşulları çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Tarihin bize öğrettiği en önemli şey bir olayı anlamanın en önemli yöntemi o olayın geçtiği koşulları iyi bilmek ve değerlendirmektir. Yani bugün bakarak niye öyle değil demek çok kolay ama o günün koşulları içerisinde baktığınızda sizin başarısızlık olarak gördüğünüz şey oldukça başarılı bir durumdur" ifadesinde bulundu.

Bütün kahramanların olduğu gibi Mustafa Kemal'in de bir handikabı olduğunu, bir kişinin bir simge haline geldiğinde insan olduğu kısmının biraz göz ardı edildiğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Şirin, "Mustafa Kemal her şeyden önce eti kemiği olan, yiyen içen, ihtiyaçlarını gideren bir insandır. Ama bir kahraman, bir simge olduğu için sanki insanüstüymüş gibi algılandı. Böyle öğretildiği için de biz hep insanı yönlerini görmekte zorlandık. Eğer kahramanların insani yönlerini görebilirsek, onlarla empati kurabiliriz. Ancak bizler kahramanlarla pek o empatiyi kuramıyoruz. Çünkü kendimizi eşit düzlemde görmüyoruz. Empatiyi kurabilmemiz için de insanlaştırmamız gerekiyor. Orada biraz sıkıntı var. Bununla ilgili Haluk Bilginer'in oynadığı bir reklam filmi vardı. Mustafa Kemal ile bir çocuğun arasında geçen diyalogda, Mustafa Kemal'in parmağına gül dikeni batıyor ve kanıyor. Çocuğun orada sorduğu senin parmağın kanar mı sorusu bizim durumumuzu çok iyi özetliyordu. O da bizim gibi bir insan, tabiki parmağı kanar. Onun da bizim gibi kişisel bir tarihi, hikayesi var. Biz onu merak ediyoruz ama aslında çok sağlıklı bir bilgi de yok. İnternet çok dikkat edilmesi gereken bir bilgi aracı. Orada çok fazla şehir efsanesine dönüşmüş bilgiler var. Onu ayıklamak, meseleye biraz daha profesyonel bakmak gerekiyor. Bir de şöyle bir handikabı var. Bir kahraman ortaya çıktığında, bir de anti kahramanı oluşuyor. Bizim kahraman ilan ettiğimizi, başka bir grup bir takım olumsuz sıfatlarla o insanı sembolleştirmeye çalışıyor. Ve burada sembollerin bir savaşı ortaya çıkıyor. Sembollerin savaşları olduğunda da gerçek biraz unutuluyor. Bizim yapmamız gereken, durumu abartmadan insani özellikleri de olan, insani özellikleri olunca hatalar da yapabilen, yanlış kararlar da alabilen, ama bunun yanında çok doğru işler yapan, çok doğru kararlan da alan, kısacası onu anlamaya yönelik bakmalıyız. Şu an Mustafa Kemal'i ve onun kuşağını pek anlamaya uygun bir durumda değiliz. Ancak artılarıyla ve eksileriyle analitik olarak meseleye baktığımızda anlayabiliriz. Mustafa Kemal'in de bu noktada iyi bir otobiyografisi yazılmış değil. Çok çalışma var. Ama birkaç çalışmanın haricinde ayrıntılı bir monografisi yok diyebilirim. Bu anlamda tarihçilerin daha çok gayret sarf etmesi gerekiyor" dedi.

Atatürk'ü doğru tanıyamamamızın sebebini, araştıran değil, kulaktan duyma sözlerle yetinen bir toplum olmamızdan kaynaklandığını anlatan Doç. Dr. Şirin, "Toplum olarak kulaktan duyduğumuz ile yetiniyoruz. Biraz da tembel bir toplumuz, araştırma ihtiyacı çok fazla hissetmiyoruz. 50 sene önce yazılan tarih ile bugün yazılan tarih arasında da çok ciddi fark var. Her kuşak tarihi yeniden yazar, her kuşağın tarihe soracağı sorular farklıdır. Dolayısıyla yeni malzemeler çıkmıştır. Yeni bakış açıları çıkmıştır. Her kuşağın yeniden cumhuriyeti, milli mücadeleyi, Mustafa Kemal'i kendi konumuna ve konjonktürüne uygun bir şekilde yazması gerekiyor. Bu materyalden de şu anda mahrumuz. Mustafa Kemal otobiyografik ve biyografik anlamda ihmal edilmiş bir kahramandır. Yeni kuşak tarihçilerin bu konuya eğilmeleri gerekiyor. Çünkü çok bilinmeyen var. En büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi en çok bildiğimizi zannettiğimizde aslında en az bildiğimizi anlıyoruz. Mustafa Kemal konusunda da 30-40 bin civarı yayın olmasına rağmen Mustafa Kemal'in doğum tarihi ve kütüğüyle ilgili olarak kısa zaman öncesine kadar elimizde net bir bilgi yoktu. Mustafa Kemal'in soyağacı ile ilgili bu yakınlarda bir kitap yayınlandı. Mustafa Kemal'in nerden gittiği, aile kökeninin nereye dayandığı, resmi belgelerden artık bunu biliyoruz. Ve bunu da ortaya çıkaran bir tarihçi değil bir imamdır. Bu konuyu kendine dert edinmiş, bizzat Osmanlı arşivi belgelerine gidilerek yapılmış bir çalışma. Bu da üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumdur. Yani bunu dert edinecek insanların olması gerekiyor ki bu tür konular ortaya çıksın" dedi.

Doç. Dr. Şirin son olarak, "Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihi için önemli bir değerdir. Özellikle mutabakatımızın, aramızdaki ilişkilerimizin zayıfladığı şu günlerde, yeniden simge bir kavrama ihtiyacımız var. Bu kavram Mustafa Kemal'in bizzat kendisinin söylediği gibi "benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" sözündeki Cumhuriyet'tir. Mustafa Kemal her fani gibi ebediyete intikal etmiştir. Ama onun gözü gibi gördüğü Cumhuriyet devam etmektedir. Bize düşen vazife Cumhuriyeti güçlendirmek, Cumhuriyet'in hedeflerini genişletmek ve Cumhuriyet'in payidar kalması için mücadele etmektir. Bu Mustafa Kemal'in anısına yapılabilecek en önemli iştir. Mustafa Kemal'i anlamak 10 Kasımlarda onu bir gün anarak değil, Cumhuriyet'e sahip çıkarak olur. Biz gençlerde inadına Cumhuriyet diyerek, Cumhuriyet'e sahip çıkmalıyız" dedi.