Atatürk, tüm dünyanın saygı duyduğu bir lider

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Burak Aslanmirza bugün (10.11.2021), Gizem Uçar ve Kaan Türker’in sunduğu Güne Bakış programına konuk olarak, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ü Anma Günü’ne ilişkin konuştu.

 

Tarih sahnesine çıkış ‘meşrutiyet’

Arş. Gör. Aslanmirza, Atatürk’ün tarih yıllarındaki çıkışına ilişkin açıklamalarda bulunarak “Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasal anlamda tarih sahnesine çıkışı Meşrutiyet döneminde olmuştur. Atatürk’ün ilk topluluk önüne çıkışı Meşrutiyet devrinin en önemli siyasal kuruluşu olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1909 Genel Kongresine başkanlık etmesiyle olmuştur. Burada İttihatçı liderlerle görüş ayrılığında olduğu ortaya çıkmış, ordunun siyasal işlerden çekilmesi lüzumunu "Kongre Reisi" sıfatıyla dile getirmiştir. Mustafa Kemal’in asker olarak öne çıkması ise Çanakkale Harbidir. Çanakkale Muharebelerinde Mustafa Kemal’in rolü hakikaten tartışmasızdır. Muharebenin kazanılmasında Mustafa Kemal Atatürk’ün stratejik öngörüsünün büyük bir rolü vardır. Mustafa Kemal’in adının Çanakkale Harbinde paralelinde gazetelerde yer aldığını, fotoğrafının basıldığını görüyoruz. Bu da Mustafa Kemal'in kamuoyu tarafından tanınmasını sağlamıştır.” diye konuştu.

 

Dünyada düşmanının dahi yüksek saygısını kazanabilmiş liderler son derece azdır

Arş. Gör. Burak Aslanmirza Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizde ve dünyada nasıl yankılandığından bahsederek “Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyada yankılanması son derece pozitif olarak bizlere yansıyor. İstiklal Harbi sırasında çarpıştığı düşmanı bile kendisine saygı gösterisinde bulunuyor. Dünyada bunu kazanabilmiş liderler son derece azdır. Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyada saygıyla yad edilmesini sağlayan ikinci mesele ise onun realizmidir. Dünyada savaşların konuşulduğu, faşizmin yükseldiği bir dönemde "Yurtta sulh cihanda sulh" çağrısında bulunuyor. İmparatorlukların dağılmasıyla kurulan Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan gibi ulus devletlerde o gün -hatta çoğunda halen- revizyonist iddialar iç ve dış politikayı tayin ederken, Türkiye kendi toprakları üzerindeki egemenlik haklarına odaklanıyor ve diğer ülkelerin egemenlik alanlarını da kabul ediyor. Mustafa Kemal Atatürk Cihan Harbi sonrasında oluşan yeni dünyayı en realist çerçevede kavrayan liderlerdendir. Bu özelliği, onun diğer çağdaşlarından büyük ölçüde ayrılarak uzun yıllar diğer ülkelerde de saygı ile anılması için yeterlidir. 1981 yılı Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı, onun dünya barışına, sömürge karşıtı ve antiemperyalist mücadelesine, çağcıl devrimlerine ve reformlarına vurgu ile, UNESCO tarafından bütün dünyada Atatürk yılı ilan edildi. Bu da aslında tüm dünyada nasıl yankılandığının en güzel örneği olarak gösterilebilir.” ifadelerini kullandı.

 

Devrimler bir birikimin ürünüdür

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Burak Aslanmirza, Atatürk ilke ve inkılaplarının öneminden ve yol göstericiliğinden de bahsederek “1923 ‘te Cumhuriyetin ilan edilmesi ve akabinde başlayan devrimler sanki bir gecede ortaya çıkmış ve Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği kararla birden bire dayatılmış gibi algılanıyor. Aslında böyle bir şey söz konusu değil. Yapılmış olan devrimler bu toprakların 100 yılı aşkın kültürel, siyasal, sosyal, iktisadi ve düşünsel birikiminin neticesidir. Devrimlerin hepsinin birer geçmişi vardır. III. Selim dönemiyle ivme kazanan yenileşme hareketleri ve basın etrafında şekillenen düşünsel hareketler Cumhuriyet birikiminin öncüsüdür. Latin alfabesine geçiş de böyledir. Ahmet Cevdet Paşa'nın Latin alfabesine geçme önerisi ve Meşrutiyet devrindeki Enveriye harfleriyle gerçekleşen teşebbüsler önemlidir. İttihat ve Terakki liderleri de 1916'da harpten sonra Latin alfabesi için çalışmalar başlatılması gereğini kendi aralarında görüşmüşler. Ancak, bütün bu yüz yılı aşkın birikimin Cumhuriyet devrimleri olarak açığa çıkması Mustafa Kemal Atatürk'ün azim ve kararlılığının bir neticesidir. Bu toprakların birikimini realist bir mercekle ele alması, yenilikleri kararlılıkla hayata geçirmesi ve en önemlisi bütün bu adımların siyasal sorumluluğunu alarak kararlarının arkasında durması onun en büyük meziyetidir. Cumhuriyetin ilanı kadar içinin nasıl doldurulduğu da önemlidir. Bugün Romanya'da da bir cumhuriyet var. Yasal olarak krallık kaldırılmış. Dünya'da hanedanların akıbeti çoğu kez fena olmuştur. Romanya tıpkı Türkiye gibi hanedanın kanını dökmeden rejim değiştiren ender ülkelerden biri. Ancak istikrarlı bir siyasal yapıya hiçbir zaman kavuşamamış. Sovyet rejiminden sonra cumhuriyete geçtiler. 1997'de hanedan üyelerine af çıkarıp ülkeye dönmelerine izin verdiler. Fakat, sadece hanedan üyeleri değil krallık da adeta geri döndü. Hukuki geçerliliği olmamasına rağmen, Kral Michael halktan büyük saygı gördü. Ölmeden önce büyük kızı Margareta'yı veliaht tayin etti. Bugün Margareta Kraliçe olarak anılıyor ve halktan büyük saygı görüyor. Ülkenin en nüfuzluları arasında ve parlamentoya başkanlık ediyor. Bunun ötesi var mı? Romanya'da halk, soyluluk ve krallık olmamasına rağmen, hükümetten ziyade Kraliçenin hayatına meraklı. Yani, genellikle "Atatürk olmasaydı"nın cevabı doğu ülkelerine bakılarak aranır. Ancak, siyasal kararsızlıkların nasıl kafa karışıklıklarıyla sonuçlanabileceğinin en güzel örneklerinden birisidir Romanya. Cumhurbaşkanı ve başbakan arasında yetki kavgaları, bir asıra yakın toplumu kuşatan Kraliyet ve soyluluk tartışmaları, kırsal ve şehir hayatı arasındaki uçurumlar... Mustafa Kemal Atatürk'ün kuruculuğunu yaptığı bu ülke, yine onun sayesinde bu gibi tartışmaları çok geride bıraktı” şeklinde konuştu.

 

10 Kasım sadece bir yas günü değil, bir anma günüdür

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Arş. Gör. Burak Aslanmirza 10 Kasım gününün önemini: “Mustafa Kemal Atatürk bizim topraklarımız için çok büyük bir şanstır. 10 Kasım 1938'de vefat ettiğinde halkın üzüntüsü tarifsizdi. Dönemin gazetelerinde "Türk milleti Ulu Şefini kaybetti" başlığını görüyorsunuz. "Türkiye Atasını kaybetti." Bu tabii ki ulusal bir yastır. Fakat, Atatürk devrimleri kaybolmamış, kalıcılaşmıştır. Türkiye'de siyasal ayrımlar ve tartışmalar olabilir, ancak hiçbir siyasal hareket bu kazanımlardan vaz geçmemiş, geri adım atmamıştır. Bu bir uzlaşı halidir ve Türkiye bu devrimlerin nasıl sarsılmaz olduğunu ve ne kadar büyük bir gereklilik olduğunu büyük tecrübelerle öğrenmiş ve devrimler bugün artık perçinleşmiştir. Dolayısıyla, bu anlamda 10 Kasım sadece bir yas günü değil, 10 Kasım bir saygının ifadesi olarak anma günüdür de. Biz bugün Türkiye'nin uluslararası ve ulusal bazda bütün milli kazanımlarını halen büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk döneminde yapılan devrim ve reformlara borçluyuz” cümleleriyle ifade etti.

 

10 Kasım 2021