21 Ağustos 2017 tarihinde Amerika Kıtası'ndan çıplak gözle gözlemlenen Güneş tutulmasının milyonlarca kişi tarafından büyük ilgiyle izlenmesinin ardından Irma Kasırgası'nın yaşanması akıllara "Güneş tutulması doğal afetleri etkiliyor mu?" sorusunu getirdi. 10 Ağustos 1999'da yaşanan Güneş tutulmasından 1 hafta sonra meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi, 1 Ağustos 2008'de yaşanan Güneş tutulması sonrası Çin'de meydana gelen 6,0 büyüklüğündeki deprem ve 13 Kasım 2012'de yaşanan Güneş tutulması sonrası Şili, Arjantin ve Peru'da meydana gelen 6,0 büyüklüğündeki deprem akıllara aynı soruları getirdi. Peki doğal afetler ve bu tutulmalar arasında bir bağlantı var mı?
"Gök olaylarına bakarak deprem öngörüsünde bulunulamaz" 1960-2000 yılları arasına bakıldığında Güneş tutulmasından önce ve sonra bazı depremler meydana geldiğini kaydeden Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Kurtuluş, sorularımızı şöyle cevapladı: "1 Ağustos 2008'de Güneş tutulması olmuş ve bunun hemen ardından Çin'de 6.0 büyüklüğünde deprem meydana gelmiştir. 22 Temmuz 2009 tarihinde yine Güneş tutulması olmuş ve hemen ardından Tayvan'da 6.1 büyüklüğünde deprem meydana gelmiştir. Tüm bunlar birleşince insanlar Güneş tutulmasının depremi etkilediğini düşünüyor. Fakat bu doğru değildir. Güneş ve Ay tutulmaları sırasında Dünya'ya çekim kuvveti uygulanıyor. Fakat bu çekim kuvveti 50 km'lik tabakaların kırılmasına yetecek bir kuvvet değildir. Yapılan istatistiksel araştırmalar sonucunda, gerek Güneş gerekse Ay tutulmaları ile depremler arasında doğrudan bir ilişki olmadığı görülmüştür. Genel anlamda gök olaylarına bakarak deprem öngörüsünde bulunulamaz."
Tutulma Yaşanması Deprem Olacağı Anlamına Gelmez Kurtuluş, Güneş ve Ay tutulmaları yaşandığı zaman insanların deprem telaşına kapıldığını ve bu algının yanlış olduğunu belirterek, "Örneğin; 5 Mayıs 2000'de Güneş, Ay, Dünya ve beş gezegen bir sıra halinde dizilince kozmik felaket kopacak diye beklemiştik. Bir araya gelecek gezegenlerin dünyaya uygulayacağı ilave yer çekimi ve gel-git kuvvetleriyle, dünyada depremler oluşacak, volkanlar patlayacak diye düşünüldü. Fakat bir deprem yaşanmadı. Yani bu gibi durumlar depremin habercisi olamaz." dedi.
Depremin oluşum süreci hakkında da konuşan Kurtuluş, "Depremler, aniden oluşan yeryüzü sarsıntılarıdır. Biz hissetmesek de yeryüzü sürekli yer değiştirir, yükselir, alçalır, kıvrılır, bükülür. Bu hareketler kayalar üzerinde büyük bir gerilim oluşturur. Bu gerilimle biriken enerji zamanla kayacın zayıf noktasında kırılmaya neden olur ve böylece açığa çıkar. Açığa çıkan bu büyük enerjiden kaynaklanan titreşimler, dalgalar halinde yayılır ve geçtikleri ortamları sarsar. Böylece depremler oluşur."
Haber: Helin Kaya (BHİ), Fotoğraf: Fatih Osma (BHİ)