Aşı; hastalıklardan korunmak için başvurulan güvenli ve etkili yöntemlerin başında gelmektedir. Her bireyde bulunması gereken aşılara karşılık, son yıllarda aşı tereddüdü ve karşıtlığı tüm dünyada artış göstermekte. Türkiye'de de bir süredir gündemde yer alan aşı tartışması birçok bireyi ve ebeveynleri ilgilendirmekte.

Özel bir hastanede görev yapan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzman Dr. Zeliha Yeğin, bir bireyde bulunması gereken aşıların yapılmaması durumunda ortaya çıkabilecek bireysel ve toplumsal sorunlar hakkında Radyo K.İ.'ye açıklamalarda bulundu.
Aşının kelime anlamından ve ilk olarak ne zaman yapıldığından bahseden Zeliha Yeğin, "Aşı yani diğer adıyla Vaccine kelimesi çiçek hastalığından korunmada kullanılmış olan Vaccine virüsünden türetilmiştir. İlk aşılama 1774 yılında Benjamin Jesty'in bir salgın sırasında inek memesinden aldığı lezyonu iki oğluna aşılaması ile başlamıştır. 1800'lü yıllarda İngiltere'de aşılama zorunlu hale getirilerek insanların aşılarını yaptırması hedeflenmektedir. Aşılama zorunlu hale getirilince insanların bir kısmı tepki göstermiş çünkü ciddi yaptırımları bulunuyormuş. O dönemde ilk olarak Londra'da Anti-Aşı Derneği kurulmuş ve o dönemdeki broşürler, dergiler aşılamada ciddi düşüşlere yol açmış." ifadelerini kullandı.


Bireyden, Topluma Etki: Aşı
23 Aralık 2019
Kocaeli Üniversitesi
basın ve halkla ilişkiler
iletişim
bilgi edinme birimi
fotoğraf
grafik/tasarım
halkla ilişkiler ve tanıtım
E-GAZETE
Haber Merkezi
Aşıların Her Biri Önemli

Aşıların hepsinin kendi başına çok önemli olduğunu belirten Yeğin, "Yapılan aşıların hepsi, sağ kalım açısından oldukça önemli aşılardır. Örnek verecek olursak; Polio virüsü, kalıcı fiziksel engele yol açan Akut Parolizi'den, ölüme kadar sonuçları olan bir virüstür. Aşı olmadan önce Amerika'da her yıl 20 bin Poli olgusu raporlanıyordu. 1988 yılında 127 ülkede yıllık ortalama 350 bin olgu ortaya çıkıyordu. Geliştirilen aşı sayesinde Dünya'da ve Türkiye'de hastalık eradike edildi. Düzgün şekilde aşılanmayan 30 bin gebe ve 300 bin üzerinde yeni doğan eskiden tetanosdan ölmekteydi. Aşılar sayesinde artık ülkemizde tetanos vakaları görülmüyor." diye konuştu.

Bireyden Topluma Güçlü Bağışıklık

Toplumsal aşılanmanın öneminden bahseden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzman Dr. Zeliha Yeğin sözlerine şu şekilde devam etti;

"Toplumda aşılı bireylerin sayısı arttıkça aşılanmamış bireylerin hastalık ile temas olasılığı ve hastalığın o toplumda görülme olasılığı azalıyor. Dolayısıyla aşılanmamış her bir birey o toplumdaki henüz aşılanma dönemine erişmemiş ya da aşılanması henüz tamamlanmamış çok sayıda aşısız yeni doğan, bebek ve küçük çocukların hastalık ile erken dönemde temasına ve ölümlere neden oluyor. Bir kişiye aşı yapıldığı zaman bireysel bağışıklığı sağlıyoruz. Aşı reddinden sonra bireyler aşılanmadığında toplumsal bağışıklanma etkileniyor. Bir ülkede aşılanma oranı %95 üzerinde olduğu zaman aşıların koruyuculuğu oluyor, salgınlar oluşmuyor. Aşılanma %95'in altına düştüğü zaman ise ciddi salgın hastalıklar oluşabiliyor. Bu nedenle bireysel bağışıklanma, toplumsal bağışıklanma adına çok önemlidir."

Zeliha Yeğin, aşı karşıtlığının ortaya çıkış sürecinden ve Türkiye'de görülen aşı yaptırmama oranlarından bahsetti. Yeğin, "Aşıyı yaptırmakta gecikme, aşıya ulaşılmasına rağmen reddetme durumuna "aşı tereddütü" deniyor. Aşı reddi ise hiçbir aşıyı yaptırmamak demektir. Aşı karşıtlığı kavramı Dünya'da 1990'lı yıllarda, ülkemizde ise 2000'li yıllarda ortaya çıkmıştır. 2011 yılında Türkiye'de aşı yaptırmayan aile sayısı 183 iken, 2013'te bu sayı 980'e, 2015'te 5 bin 400'e, 2016'da 12 bine, 2018'de ise 23 bine yükseldiği görülmektedir. Türkiye'de 2016 yılında %98 olan aşılanma oranı 2017 yılında ise %96'ya düşmüştür. 2016 yılında 85 çocukta kızamık hastalığı görülürken, 2018 yılının ilk üç ayında bu sayı 44'e ulaşmıştır. Aşı reddi sayısı 50 bine çıkarsa salgın hastalıkların meydana gelme olasılığı da artacaktır." diyerek sözlerini sonlandırdı.

Haber: Zilan Kökerer (Radyo K.İ.)