Yayın yönetmenliğini ve kurgusunu Prof. Dr. Emin Sami Arısoy'un yaptığı "Çünkü, Bu Olanlar Nasıl Olsa Bir Rüyaydı…" kitabı Kocaeli Üniversitesi tarafından, 17 Ağustos'ta yitirilenlerin anısına hazırlanıp, ilk kez 2001 yılında basılmıştır.
Üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen, acısını hala hissettiğimiz, kayıplarımızın yokluğunda ıssızlaştığımız o büyük felaket üzerine bir kitap ancak bu kadar duygu yüklü olurdu. Tarihe not düşmek de diyebilirsiniz, Acının kendine yol açması da. O geceyi yaşayanlar bunun ancak bir rüya olabileceğini düşünür hala. Çünkü gerçek dokunamayacağımız kadar acıydı aslına bakılırsa. Adı gibi keşke kendisi de sadece kötü bir rüyadan ibaret olsaydı/olabilseydi.
Sadece evler değil, hayatlar, anılar ve gelecek de yok oldu sanki aniden. Kabusa uyanmak tam da böylesi bir şeydi işte. Kocaeli, tam da bir kabusa uyandı 17 Ağustos 1999'da ve yüzyılın felaketine açtı kollarını. Yüzbinlerce insan aramızdan ayrılırken kim bilebilirdi ki 45 saniyede elimizdeki her şeyin yok olup gideceğini…
Üzerine yazmak ve o günü düşünmek bile yoruyorken, elimdeki kitapta Kocaeli Üniversitesi çalışanları o gece neler yaşadıklarını anlatıyor. Korkularını, acı ve üzüntülerini olduğu gibi avuçlarından çıkarıp kalplerindeki duygularla sunuyorlar bizlere. Kocaeli Üniveristesi çalışanları için bu ilk kitap değil elbette. Depremin birinci yılında "Bir Kabusa Uyanmak" adıyla hazırlanan kitaptan sonra bu ikinci duygu aktarımı. Ilk yılın tüm duygu karmaşasından arınarak ve daha fazla kendini dinleyerek, ne yaşadığını anlamaya çalışanların oluşturduğu bir kitap, bir başka ifade ile. Yani kendini dinlemeye biraz daha zaman bulanların ruhlarındaki yaraları sarma telaşı aslında.
Sunuş yazısını dönemin Rektörü Prof. Dr. Baki Komsuoğlu yapıyor. Tarihe düşülen notlarda belki de en güzeli yazmaktır ve anılara sahip çıkmaktır cümlesinin karşılığıdır rahmetli hocanın cümleleri. Prof. Dr. Emin Sami Arısoy da sonraki yazıda bu kitabın oluşturulmasında emeği geçenlere teşekkür ettiği bir yazı kaleme alıyor. Kitapta onlarca isim duygularını aktarmış. Hepsi de birbirinden yüklü ve o anı tekrar yaşamamıza neden olan acılarla dolu. 10 yaşında bir çocuğun dileği var mesela bir sayfada. Bir diğerinde bir temizlik işçisinin sözleri. Diğerinde görevi başındaki bir doktorun sözleri. Kısacası tüm insanları ortak kabusta eşitleyen bir olayın tüm paydaşları yer alıyor aslında bu kitapta.
Bir yazıda insanlara yardım etme yükümlülüğünün kendi acısını yaşamayı engellediği anlara değinenlerden (Cavit Işık Yavuz / Coşkun Ova Şeyoğlu) şu sözler geliyor; "Ağlamayı unuttuk gidenlerin ardından, kalanlarla uğraşmak gerekti. Çünkü, acılarımızı unutup gidermek gerekti…"
Bir başkasında ise çocuğunun kollarında ölmesi ihtimali karşısında, ondan önce ölmeyi isteyen bir babanın feryadı çınlatıyor ortalığı. Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadettin Hülagü şu sözlerle anlatıyor o geceyi; "Kızım, 'Baba, bacağım sıkıştı!' diye bağırıyordu. Karanlıkta el yordamıyla, parçalanan duvarın tuğlaları arasına sıkışan bacağını kurtardım. O anda bir gaz kokusu gelmeye başladı. Bahçedeki LPG tankının borularından gaz kaçtığını anladım, yaşama ümidüm oldukça azaldı… Eşime, 'İyi, kötü günlerimiz oldu, hakkını helal et!' diye seslendim… Ölümü hiç bu kadar yakın hissetmemiştim. Böyle bir ölümü hak etmediğimi düşündüm. Çaresiz kalmanın ne demek olduğunu o an anladım. Allah'a dua ettim. 'Hiç olmazsa benim ölümüm daha önce olsun… Evladımın kollarımda ölümünü yaşamayayım…' dedim. 'Ben ölürsem onun için fazla oksijen kalır, belki kurtulur' dedim. 'İyi ki oğlumu beraber getirmedim, hiç olmazsa o kurtuldu…' diye sevindim…"
Daha fazla ne söylenebilir ki diye devam ediyoruz kitaba, bu sefer de 10 yaşındaki Merve Nur Aktaş'ın şiiri karşılıyor bir sayfada bizi;
"İnsana Marmara Ne kadar da güzeldi yaşam 17 Ağustos'a kadar Ama bitti işte Elbet sarılacak yaralar Geçecek bu sıkıntılar"
Yüzyılın felaketini gösteren çokça görselin yanında herkesin kendi dünyasından seslendiği yazılar, belki de okumak için önce cesaret, sonra da gereklilik bırakıyor kalanlara. Tam da girişte söylendiği gibi, 17 Ağustos'ta kaybedilenlerin anısına saygıyla…